DÜN, BUGÜN ve YARIN
Her Sabah Cebinize Doldurduğunuz 24 Saati Nasıl Harcıyorsunuz?
Mustafa Koç
Zaman sadece güneÅŸin doÄŸup batması; saatlerin, dakikaların geçip gitmesi deÄŸil. GüneÅŸ her sabah doÄŸar ve batar; ama ertesi sabah tekrar doÄŸacaktır. Yani biz zamanın farkında olsak da onun bizi pek fazla taktığı yok; o, durmadan kendi bildiÄŸini okuyup duruyor.
Gerçekte bugünün dünden bir farkı var mıdır? Yok, ama insan zamanla oynamayı, zamanı dilimlemeyi ve anlamlandırmayı çok seviyor. Özel günler, özel haftalar, özel yıllar var. Demek ki zamana karşı herkes duyarlı…
Ä°nsanoÄŸlu, hayatını düzene sokmak için zamanı hep kullanmış, sınırlandırmış; yılları mevsimlere, aylara, haftalara, günlere bölmüÅŸ; günü de saatlere, dakikalara ayırmış. Belli ki zamanı deÄŸerlendirmek ve planlamak için yapmış bunu. Ä°yi de yapmış.
Peki, bu zaman dediÄŸimiz makineyi biz nasıl kullanıyoruz. Durmadan akıp giden ve asla geri gelmeyecek olan anları nasıl karşılıyoruz? Acaba o anlar uçup giderken onu deÄŸerlendirebiliyor muyuz?
BaÅŸka dillerde böyle bir kavram var mıdır bilmiyorum. Ancak dilimizdeki “zaman öldürmek” deyimi çok anlam taşıyor. Acaba bu söz, zamanı kötü kullanan bir millet olduÄŸumuzu mu gösteriyor dersiniz? Her sabah kalkınca Allah babanın cebimize doldurduÄŸu 24 saati nasıl kullanıyoruz, hiç düÅŸündünüz mü? Bugün düÅŸünün bunu: AkÅŸam eve gidince ya da başınızı yastığa koyduÄŸunuzda; “Bugün ben kendim için ne yaptım? Ailem için, insanlar için, ülkem için ne yaptım?” diye kendi kendinize sorun bakalım ne cevap alacaksınız.
Zaman dediÄŸimiz ÅŸey, elle tutulan bir nesne deÄŸil ama biz onu evirip çevirip bazı kalıplara sokmuÅŸuz. Zaman insanoÄŸlu için daima duruma göre önem kazanıyor. Günlük hayatımızda bazen saniyelerin bile önemi vardır. Bazen dakikalar, bazen saatler önemlidir; bazen de günler, yıllar, hatta asırlar önem kazanır. Çünkü "zaman" dediÄŸimiz kavram göreceli... Bir ölçme birimi olarak kabul edilmiÅŸ olsa da zamanın deÄŸeri, ancak içinde bulunduÄŸumuz duruma göre anlam ve deÄŸer kazanabiliyor.
TuttuÄŸumuz takım yenikse yarım saat, birden bitiverir; ama galipseniz son birkaç dakika bir türlü bitmek bilmez. Aynı ÅŸekilde uzaktaki sevdiÄŸinizi beklerken zaman bir türlü geçmez; oysa onu uzaklara yollarken saatler nedense koÅŸarak gider. Zaman elbette duraÄŸan bir ÅŸey deÄŸil. Her ne kadar zaman makinesi gerçekte aynı hızla gitse de bizim algılayışımız farklı olabilir.
Bir gün Nasrettin Hocaya yaşını sormuÅŸlar; o da “Kırk” demiÅŸ. Bir yıl sonra tekrar sorduklarında yine aynı cevabı vermiÅŸ hoca: “Kırk”.
“Aman hoca efendi, sen geçen sene de "kırk" diyordun, hiç olur mu bu?” diyenlere:
“Ben dürüst bir adamım; sözümde dururum.” demiÅŸ.
Amacı bu olmasa da Nasrettin Hocanın ÅŸakasında zaman duraÄŸan bir ÅŸeymiÅŸ gibi algılanabilir. Oysa zaman sürekli ve sonsuz bir deÄŸiÅŸimin simgesidir.
Dün, Bugün ve Yarın
Adına “zaman” dediÄŸimiz süreci günlük hayatımızın serüveni sırasında üçe ayırmışız. Bu üç parçanın birine “dün”, birine “bugün”, diÄŸerine de “yarın” adını vermiÅŸiz. Ama bu da göreceli deÄŸil mi? “Yarın”, bugüne “dün” diyor; “bugün” de “dün”e göre “yarın” demektir
“Dün”ü, yaÅŸadık ve geçti gitti; yarına da henüz sıra gelmemiÅŸtir. Bugünü ise ancak bugün, yani ÅŸimdi yaÅŸayabiliriz. Öyleyse zamanın en deÄŸerli anı bugün olmalı. Ä°yi ama insanoÄŸlu bugünün kıymetini biliyor mu? Hayatın patırtısı gürültüsü içinde dünün dertleri, piÅŸmanlıkları; yarının telaşı ve endiÅŸesi içinde “bugün”, arada kaynayıp gidiyor. Dünün piÅŸmanlığını da yarının telaşını da hep bugün yaşıyoruz; ama bugünü hiç yaÅŸayamıyoruz. Kısaca, geçmiÅŸimiz ve geleceÄŸimiz için “bugün”ü unutup gidiyoruz.
Elbette dünün deÄŸerini bilmezsen geçmiÅŸin de geleceÄŸin de yoktur. Ama dün geçti gitti; yarın da henüz gelmedi. Ä°ÅŸte elinde sadece bugün var; ona sahip ol, bugünün kıymetini bil ve onu yaÅŸa…
Ne demiÅŸti Mevlana:
“Dünle gitti düne ait ne varsa cancağızım,
Artık yeni ÅŸeyler söylemek lazım.”
Her günün deÄŸerini bilirsek hayatımıza da yeni deÄŸerler katabiliriz.
Şu dileğim kafanızı karıştırmasın; dikkatle ve bir kere daha okuyun:
Her gününüz, dünden daha iyi, yarından daha kötü olsun! Umudumuzu kaybetmeden yaÅŸayalım; yarın daha güzel olacak!