BÄ°R BABALAR GÜNÜ YAZISI
"Hayatta, Ben En Çok Babamı Sevdim"
Babalarımız, hepimizin kahramanlarıdır.
Mustafa KOÇ
Bugün Babalar Günü…
Hepinizin Babalar Gününü kutlarken bugün ben de babamı yazmak ve onu anmak istiyorum. Onun hikayesinde bütün Ahmetler’i ilgilendiren önemli ayrıntılar olduÄŸunu göreceksiniz.
Babam Ä°brahim Koç... Hepimizin üzerinde ödenmez hakları var... Uzun yıllar köyün muhtarlığını yaptı. Eskiden muhtarlar bugünküler gibi bu iÅŸe karşılık devletten bir ücret de almazdı.
Eski kuÅŸaktan Ahmetler’de muhtarlık yapan ve hiçbir karşılık beklemeden köy için çalışan çok deÄŸerli büyüklerimiz geldi geçti. Babam da onlardan biri. Köye ilk defa yol yapılırken, ırmaktaki köprü yapılırken, köye ilk defa su getirilirken onun nasıl çabaladığını biliyorum. O nedenle onun Ahmetler’le sevdasını yazmak biraz da bana düÅŸüyor. Bir ömür boyu ata toprağı diye yayla konusu için onun nasıl gece gündüz koÅŸturduÄŸunu ve bu iÅŸler için nasıl heyecanlandığını asla unutamam.
Babam, yaÅŸadığı sürece Ahmetler'in dertleriyle, tasalarıyla yoÄŸrulmuÅŸ; ölüm döÅŸeÄŸinde bile yaylanın durumunu soran çok özel bir insandı. Onunla gurur duyuyorum.
Hep düÅŸünürüm; acaba babam gibi, hepimizin annelerimiz ve babalarımız gibi onun kuÅŸağındaki insanlar bir de okul yüzü görselerdi, ellerinden tutan biri olsaydı; mesela sosyal devlet, onların da ellerinden tutsaydı kim bilir onlar nasıl olurdu. Sadece onlar mı? Bizler nasıl olurduk, Ahmetler nasıl olurdu, Türkiye nasıl olurdu bilemezsiniz.
Ama yine de bir ÅŸeyi biliyoruz; ortaçaÄŸdan çıkamayan bir yoksulluÄŸun içinden hepimize onlar ışık olmuÅŸlar, yol göstermiÅŸler ve özveriyle yaÅŸamışlar. Kendi kaderlerini deÄŸiÅŸtiremeseler de bizim kaderimizi deÄŸiÅŸtirmiÅŸler. Köyün okulunu kendi elleriyle yapacak kadar aydınlık düÅŸüncelere sahipler.
Onların çocukluÄŸunda köyde okul ne arar? Babam alfabeyi askerde öÄŸrense de okumayı yazmayı, Kur’an’ı ve matematiÄŸi bir çoban olarak daÄŸlarda dolaşırken öÄŸrenmiÅŸ. DüÅŸünün benim ilk matematik öÄŸretmenim babamdır. Bunun ne demek olduÄŸunu bugün hepimiz anlayabiliriz.
Ne var ki insanlar ölümlü... Ama önemli olan arkalarından neler söylendiÄŸi. Babalar Gününde onu anarken bana izin verirseniz, babam için her ÅŸeyi bir tarafa bırakarak ÅŸunu söylemek istiyorum:
ÇocukluÄŸumdan beri onda gördüÄŸüm ve pek az insanda görebileceÄŸimiz önemli bir fark var: “Sosyal insan” olmak…
Aklımın erdiÄŸinden bu yana, bizim evde babam ölünceye kadar bıkmadan usanmadan köyün sorunları, yayla iÅŸleri ve köye yapılacak hizmetler konuÅŸulurdu. Ben de iÅŸte bu duygu ve düÅŸüncelerle ve bunları duya duya büyüdüm. Bu yüzden hala Ahmetlerl’le ilgili bir ÅŸey duysam heyecanlanırım.
Ahmetler’e ilk defa yol gelirken, ırmaktaki köprü yapılırken, köye ilk defa su getirilirken onun nasıl gece gündüz koÅŸturduÄŸunu, bu iÅŸler için nasıl heyecanlandığını asla unutamam.
Babam köye yapılan orman yolunun TaÅŸharman’dan gelerek köyün içinden geçmesi için çok çırpındı. Alıçlıyatak’tan gelen ilk su için kadınlı erkekli köylülerle birlikte demir su borularını nasıl taşındığını yakından bilirim. Hele ırmaÄŸa köprü yapılırken köylüleri imece yoluyla nasıl çalıştırdığını gözlerimle görmüÅŸtüm.
Belki inanmayacaksınız ama bizim evde köyün dertlerinin, hele yayla konusunun gündeme gelmediÄŸi bir gün olmazdı. Ahmetler’de üç devre, en uzun süre muhtarlık yapanlardan biri olduÄŸu için bu belki doÄŸal karşılanır. Ama o muhtar olmadığı zamanlarda da köyle ve köyün sorunlarıyla yaÅŸadı. Bilenler vardır, muhtar deÄŸilken de Ankaralarda, yayla keÅŸiflerinde ve nedense Ahmetler’e çok kolay açılmayan devlet kapılarında hep o koÅŸtu durdu.
Babam ölünce iÅŸte böyle bir kapı kapandı. Ama bir kapı kapanınca bir baÅŸkası açılır. Görüyorum ki artık köyümüzün sorunlarına kafa yoranlar hiç de az deÄŸil. Bu bize bizden öncekilerden kalan bir kültür de olabilir. Ä°ÅŸte ÅŸimdi hepimiz Ahmetler’e ilgi duyuyoruz… GeçmiÅŸlerimizi anmak için bu bile yeter. Çünkü çok iyi biliyorum ki onlar bize yol gösterdiler, zorluklara aldırmadan uzun yıllar bu iÅŸlere kafa yordular ve asla kendileri için yaÅŸamadılar. Bizlerin daha iyi yaÅŸaması için onların fedakarlıklarını, dirençlerini bugün fark edemezsek nankörlük etmiÅŸ oluruz.
Çünkü onlar; önlerinde hiçbir örnek olmadan, hiçbir eÄŸitim almadan, görmeden, bilmeden, okumadan, yazmadan bizler için fedakârlık yaptılar. Çünkü onlar kendiliÄŸinden “sosyal insan”dı. Çünkü onlar, gerçek birer kahramandı. Unutmayalım ki onların çabaları olmasaydı Osmanlı’da olduÄŸu gibi Cumhuriyet’te de bir çivi çakılmazdı bizim köye. Hepimizin bizden öncekilere ÅŸükran ve vefa borcu olduÄŸunu söylemek istiyorum.
Ä°ÅŸte kendinden fazla, toplumun çıkarlarını düÅŸünebilen "sosyal insan" olmak, her insanın görevi olmalı diyorum. Hatta bana göre iyi bir insan, iyi bir Müslüman olmanın en güzel yanı da “sosyal insan” olabilmek... Kendi adıma bu konuda babama ve özverili atalarımıza layık olabilirsek onlara asla ödeyemeyeceÄŸimiz borçlarımızdan birazını karşılamış oluruz diye düÅŸünüyorum.
Onlardaki bu sosyal hastalık, ÅŸimdi biraz da bizlere geçmemiÅŸ mi? Manavgat’tan, Antalya’dan, Almanya’dan, Ä°sveç’ten, Bursa’dan, Ä°stanbul’dan, Konya’dan köyünü hisseden insanların hepsine bulaÅŸmış bu hastalık... Bu güzel hastalık; köy sitesinde yazı yazan, buradaki yazıları okuyan, okumasa yazmasa da Ahmetler konu olunca ayaÄŸa kalkan bütün insanlarda var. Ama iyi ki var! Dileyelim ki bu hastalık hiç geçmesin ve diÄŸerlerine de bulaÅŸsın. Ä°ÅŸte o zaman köyümüz daha çok geliÅŸecek; hepimiz daha iyi birer “sosyal insan” olacağız. Çünkü insan, sosyalleÅŸtikçe insanlaşıyor.
Çıkarcılığın alıp yürüdüÄŸü, bencilliÄŸin tavan yaptığı, “gemisini kurtaranın kaptan olduÄŸu” bir dünyada; baÅŸkalarını, öteki insanları ve köklerimizin fışkırdığı toprakları düÅŸünebilmek yine de bir farktır ve saygıya deÄŸerdir.
Babamın ÅŸahsında yüzlerce yıl en zor koÅŸullarda köyümüz için çalışan, köylülerimize hizmet eden bütün muhtarları, bütün büyüklerimizi sevgi, ÅŸükran ve rahmetler anarken hepinizin Babalar Gününü kutluyorum.
***
Yazıyı Can Yücel’in, babası Hasan Ali Yücel için yazdığı ünlü ÅŸiirle bitiriyorum:
Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim / Can Yücel
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla – ha düÅŸtü, ha düÅŸecek –
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.
Bilmezdi ki oturduÄŸumuz semti,
Geldi mi de gidici – hep, hepp acele iÅŸi! –
Çağın en güzel gözlü maarif müfettiÅŸi.
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40’ı geçerse ateÅŸ, çaÄŸ’rırlar Ä°stanbul’a,
Bi helallaÅŸmak ister elbet, diÄŸ’mi, oÄŸluyla!
Tifoyken baÅŸardım bu aÅŸk oy’nunu,
Ohh dedim, göÄŸsüne gömdüm burnumu.
En son teftiÅŸine çıkana deÄŸin
KoÅŸtururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha baÅŸka tür aÅŸklar, geniÅŸ sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, can evim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Bu ÅŸiiri Can Yücelin sesinden de dinlemek isterseniz burayı tıklayın...