İLLE DOSTUN GÜLÜ
Rivayet edilir ki; Pir Sultan Abdal, idam edileceği darağacına doğru yürümeye başlar. İdam emrini veren Hızır Paşa;
“Herkes Pir Sultan’ı taşlasın, bilsin ki taş atmayanın boynu uçurulacak!”
Uğruna mücadele ettiği halk, Pir Sultan’ı taşlamaya başlar. Taşlar Pir Sultan’a kadar gelmekte, ama ona değmeden yere düşmektedir. Pir’in can yoldaşı (musahibi) Ali Baba ise taş atmasa da can korkusundan Pir’e bir gül atar. Ancak olacak ya o gül, gider Pir Sultan’a değer ve onu yaralar.
O sırada; can dostunun bu hareketinden incinen Pir’in dudaklarından şu nefes dökülür:
Şu kanlı zalımın ettiği işler,
Garip bülbül gibi zaralar beni.
Yağmur gibi yağar başıma taşlar,
İlle dostun bir fiskesi yaralar beni.
Dar günümde dost düşmanım belli oldu.
Bir derdim var idi, şimdi elli oldu.
Ecel fermanı boynuma takıldı.
Gerek asa, gerek vuralar beni.
Pir Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz.
Haktan emrolmazsa rahmet yağmaz.
Şu ellerin taşı hiç bana değmez.
İlle dostun gülü yaralar beni.