BATI, BU KADAR KÖTÜ MÜ?
Hani “muasır medeniyete” ulaşacaktık; hani çağdaş uygarlık, cumhuriyetin kızıl elmasıydı; ne oldu? Vaz mı geçelim?
Her sene yeni yıla girerken bazı çevreler, yeni yıl kutlamalarının bir Hristiyan geleneği olduğunu iddia ediyor. Bazı merkezler sistematik olarak yılbaşı eğlencelerinin batı kaynaklı bir kutlama olduğunu söylerken, dini çevrelerde yılbaşı aktiviteleri için değişik görüşler açıklanıyor. Televizyonda izledim; sokakta yürüyen bir kadın, plastik çam ağacı satan birine; “kaldırın şunları, bunlar bizim değil” diyerek itiraz etmeye kalkıyor.
Bu durumda sormak gerekmez mi? Acaba gerçekten öyle midir? Yeni yıl kutlamaları yabancı bir gelenek midir? Ayrıca yerli olsa ne olur, yabandan gelse ne yazar? Yeryüzünün bütün toplumları her sene yeni yılı büyük umutlarla yeni dileklerle karşılamaya devam ediyor.
***
Önce biraz akıl yürütmek istiyorum: Varsayalım, yılbaşı geleneği batıdan gelmiş olsun, o zaman yeni yılı kutlamaları yasaklanacak mı? İnsanlar, yeni yıla girerken umutlarını, beklentilerini, yeni bir yılın iyilikler getirmesini dilemeyecek mi?
Batıdan gelen her şeye karşı olacak kadar henüz aklımı peynir ekmekle yemediğimize göre eğer batıdan gelen her şey reddediliyorsa batının uçağını, arabasını, bilgisayarını, telefonunu da kabul etmemek gerekmez mi? Uçaklara, jiplere binerek yeni yıl kutlamalarına karşı çıkmak bir çelişki değil midir? Araştırma sonuçlarına göre İslam ülkelerinden kaçanların Arabistan’a değil de hep Avrupa kapılarına dayanması nasıl açıklanacak? Batının her şeyi dine zarar veriyorsa Türkiye’nin “muasır medeniyet” denilen yeni dünyanın gelişmişliğine ulaşmak için bütün Avrupa kurumlarında kurucu ya da üye olarak bulunması ne demek oluyor?
Elbette batıdan çok şey öğrendik, cehaletten uzaklaştıkça bilgiye ve bilime yaklaşıyorsunuz. Bilimdeki, fendeki, üretim teknolojilerindeki yöntemler artık bir ülkenin değil insanlığın ortak malı sayılıyor. Çağımızda bütün insanlık, birbirlerinin deneyimlerinden yararlanabiliyor. Önemli olan etkilenmek ya da yararlanmak değil, kendimiz olmayı sürdürebilmek olmalı. İyi de ne kadar kendimiz kaldık, onu da sormalı; ayrıca biz kimleriz, “kendimiz” dediğimiz nedir, o da karıştı.
Batı uygarlığından elbette yararlanacağız; ancak onların taklitçisi değil, takipçisi olacağız. Biz de ülkemizi daha yaşanır hale getirmek için neler yapacağımızı konuşabiliriz. Ancak yeni yıl eğlencelerinin batıdan geldiği için reddedilmesi gerektiğini söyleyerek zaman kaybetmenin kimseye bir yararı olmayacak. Üstelik bu da tartışmalı; sakın bu gelenek batıya Türkler’den geçmiş olmasın!
.***
Batıdan gelen her şeyin kötü olduğu, günah olduğu düşüncesini toplumun gündemine taşımak isteyenlerin amacını bilemem ama bunların din ve inanç adına yapılıyor olması düşündürücü değil midir? Din, insanların en çok ahlakına, yaptıklarına ve diğer insanlarla ilişkilerindeki doğruluk ve dürüstlüğe önem veriyor. Bir bakıma insanların söylediklerine değil yaptıklarına bakılıyor. Yani Müslümanım diyenler, gerçekte ne kadar Müslüman? Bunun somut bir ölçeği var mıdır? Ya da bir tek Müslümanlık mı vardır? Eğer varsa bu kadar cemaat, bu kadar tarikat nereden türüyor?
***
Batının, Avrupa’nın o kadar da kötü olmadığını buraları gezip gören herkes bilmiyor mu?
Birkaç yıl önce Anadolu Liselerinden bir grup öğrenciyle birlikte bir Avrupa turuna katılmıştım. Öğrencilerin çoğu ilk kez bir Avrupa ülkesi görüyordu. İlk gün yaptığımız şehir turundan sonra otelde günü değerlendirirken öğrencilerin yaşadığı şoku yüzlerinden okuyup ben de etkilenmiştim. Belli ki çocuklar, “bizim ülkemiz neden böyle değil” diye de içten içe üzülüyorlardı. Bu durumu toparlamak için mikrofonu aldım:
“Arkadaşlar, buradaki ilk gün izlenimlerinizin sizde nasıl bir etki bıraktığını merak ettik. Bu şehirde bugün gördükleriniz kimleri şaşırttı?” diye sorduğumda hepsi el kaldırmıştı.
“O halde sizi en çok ne etkiledi?” soruma verilen cevaplarda kimse lüks arabalardan, teknolojik ürünlerden, binalardan bahsetmedi. Hemen hemen hepsi özetle;
“Temizlik…” dedi.
“Trafik düzeni, otobüsler saniyesiyle aynı dakikada geliyor.” dedi.
“Sürücüler yayalara, insanlar da birbirlerine çok saygılı.” dedi.
Bunun üzerine şöyle bir konuşma yapmıştım:
“Haklısınız, gerçekten ülkemizde pek az yerde görebileceğimiz mükemmel bir temizlik ve düzen var. Bunları bizim belediyelerimiz de örnek almalı. Ancak burada gördükleriniz, yapılamayacak şeyler değil ki, hepsi insanın elinde. Belki de sadece eğitimle ilgili. Sakın bunlara bakarak ülkemize olan güveninizi kaybetmeyin. Çünkü bu yolları, arabaları, binaları biz de yapabiliriz. Ama önemli olan bunları kullanacak insanı yapmak. İşte bu da eğitimle oluyor. Bana göre bizim ülkemizle buradaki insanlar arasındaki en önemli fark belki de bir eğitim farkı. Hepimiz çok çalışacağız, kendimizi geliştireceğiz. Çocuklarımıza daha iyi eğitim verirsek biz de ülkemizde daha iyisini yapabiliriz.”
Sözümün sonunda alkış sesleri yükselirken gördüm ki öğrencilerin hepsinin yüzündeki gerginlik kalkmış, rahatlamışlardı.
***
İlk gençlik yıllarımda bir gün, rahmetlli babama çocuk aklımla sormuştum:
"Baba, gavur dediğimiz ülkelerin çoğu bizden daha zenginler, daha mutlular, Allah nden onlara daha çok refah veriyor acaba?" diye saf saf sorduğumda;
"Kahrından veriyor oğlum onlara, kahrından..." demişti.
Çok aklıma yatmasa da babamın bir bildiği vardır herhalde diye düşünmüştüm.
Şimdi de "Bu yeni yıl eğlenceleri batıdan geldi, bunlar kafirlerin adetleridir." deniyor.
“Batı bu kadar kötü mü?” denince bunlar aklıma geldi.
2022 yılı ülkemize ve insanlarımıza iyilikler getirsin.
Yeni yılınız kutlu olsun.
***
İkinci yazı:
TÜRKLER’DE YENİ YIL GELENEĞİ
Not:
Dünyanın dört bir tarafında yapılan yeni yıl kutlamalarından görsellere bakabilirsiniz.