Mustafa KOÇ Yazarın Tüm Yazıları
ÖZGEÇMÄ°Åž Antalya Manavgat Ahmetler doÄŸumluyum. Ä°lkokulu orada okudum. Aksu Ä°lköÄŸretmen Okulunu bitirdikten sonra 4 yıl ilkokul öÄŸretmenliÄŸi ve okul yöneticiliÄŸi yaptım. Daha sonra girdiÄŸim sınavları kazanarak Ankara Gazi EÄŸitim Enstitüsü EÄŸitim (Pedagoji) bö...
ÇOCUK TOPLUMLAR
Dil gelişimiyle sosyal ve duygusal gelişimin ilişkisi var mıdır?
Çocuk Toplum olarak adlandırılan bir kavram var. Çocuk Toplum nedir?
Okumayan, yazmayan toplumlar, "Çocuk Toplum" olarak kalmaya mahkumdur.
EÄŸitim sisteminin en büyük görevi çocuklara zengin bir dil eÄŸitimi vermek olmalı. Çünkü dil, düÅŸüncenin aynası olarak bilinir ve ancak dil yardımıyla duygu ve düÅŸünceleri aktarabiliriz. Çünkü bildiÄŸin kelime kadar düÅŸünür, o kadar anlarsın; yine bildiÄŸin sözcük kadar anlatabilirsin düÅŸünceni.
Uluslararası PISA sınavlarında Türk çocuklarının okuduÄŸunu anlamada çok gerilerde kalmasını uzmanlar Türk dili eÄŸitimindeki eksikle ve kelime bilgisiyle açıklıyor:
“Türk çocukları okuduÄŸunu anlamıyor, çünkü çok az kelime biliyorlar” deniyor.
Birçok yerde karşılaÅŸtığım çok çarpıcı bir araÅŸtırma sonucuna göre;
Ä°lkokulun 1. sınıfından üniversitenin son sınıfına kadar okuyan öÄŸrencilerin ders kitapları Ä°ngiltere’de 71 000 kelimeyle yazılıyor. Bu sayı Japonya da 42 000, Ä°talya’da 32 000 olarak bilinirken Türk çocukları bu dönemde ancak 7 000 - 10 000 arasında kalan kelimeyle karşılaÅŸabiliyor. Ä°ÅŸte çocuklarımız da bu 10 bine yakın kelimenin ancak yüzde 10’uyla düÅŸünüp konuÅŸuyor. Birkaç yüz kelimeden oluÅŸan bu dile de sokak Türkçesi deniyor. Bu sokak diliyle de düÅŸünce geliÅŸtirip güzel konuÅŸmak ve okuduklarından anlam çıkarıp yorumlamak ya da bilim üretmek o kadar kolay olmuyor.
Burada bir konuya açıklık getirmekte yarar var:
Çocukların okuduÄŸunu anlamamasının Türkçenin yeterliÄŸiyle bir ilgisi yok. Ders kitaplarında daha çok kelimeye yer verilmemesi asla dilimizdeki bir eksiklikten kaynaklanmıyor. Dünyanın en zengin dillerinden biri olan Türkçeyle anlatılamayacak hiçbir düÅŸünce yoktur. Ders kitaplarında geliÅŸmiÅŸ ülkelerden daha az sayıda sözcük kullanılması olsa olsa müfredat ve konu sınırlamaları ve yazarlarla ilgili olabilir. Buna belki biraz da dilimize yerleÅŸmiÅŸ bütün yabancı kelimeleri “atalımcı”larla; yeni olan her ÅŸeye karşı çıkan, Türk dilinin kendi yapısı ve kuralları içinde geliÅŸmesini bir türlü hazmedemeyen “Batı, Fars ve Arap sevicileri” arasındaki anlaşılmaz “dil kavgasının da payı olabileceÄŸini düÅŸünebiliriz.
Ey eÄŸitimciler, ey ana babalar! Çocuklarımıza elbette birden fazla yabancı diller de öÄŸretelim. Ancak bundan daha önce her çocuÄŸa kendi dili en iyi ÅŸekilde öÄŸretilmelidir. DiÄŸer yandan çocuklar okul dönemlerinde daha çok kelimeyle karşılaÅŸmalıdır.
Dilimizi daha iyi öÄŸrenmenin, daha çok kelime hazinesine sahip olmanın yolu en baÅŸta okumaktan, ders kitapları dışında çok kitap okumaktan geçiyor. Ama ben buna ÅŸunları da ekliyorum: Çocuklar çok okuma yanında çok yazmalı ve çok konuÅŸabilmelidir. Susturulmaya alışan çocukların sözcük daÄŸarcığını zenginleÅŸtirmesi pek de kolay deÄŸildir.
Çocukları da toplumları da olgunlaÅŸtırmanın en kolay yolu okumak olduÄŸu kadar kendi sözcükleriyle cümleler kurarak yazma alışkanlığı kazanmaktır.
Bilim insanları, eÄŸitimciler okumayan ve yazamayan toplumların duygusal ve sosyal anlamda olgunlaÅŸamadıklarını, geliÅŸemediklerini, bir “çocuk toplum” olarak kaldıklarını söylüyor. Çocuk toplum da ortalama eÄŸitim yaşı en çok ilkokul düzeyinde üç beÅŸ yaÅŸ olan toplumlardır.
Çocuklara bir yol açın!
Destek olun, okusunlar;
Engellemeyin, yazsınlar;
Susturmayın, konuşsunlar!
Ä°ÅŸte o zaman okuduÄŸunu anlayan öÄŸrenciler artabilir ve ancak o zaman "çocuk toplum" olmaktan kurtulabiliriz.