Mustafa KOÇ Yazarın Tüm Yazıları
ÖZGEÇMÄ°Åž Antalya Manavgat Ahmetler doÄŸumluyum. Ä°lkokulu orada okudum. Aksu Ä°lköÄŸretmen Okulunu bitirdikten sonra 4 yıl ilkokul öÄŸretmenliÄŸi ve okul yöneticiliÄŸi yaptım. Daha sonra girdiÄŸim sınavları kazanarak Ankara Gazi EÄŸitim Enstitüsü EÄŸitim (Pedagoji) bö...
BÄ°R KEDÄ°M BÄ°LE YOK
Mustafa KOÇ
Sezen Aksu’nun “Bir kedim bile yok” diye ÅŸarkı söylediÄŸi yıllarda o kadar da dikkatimi çekmemiÅŸti, ille de bir kedimiz mi olmalıydı? Ya da kedisi bile olmamak bu kadar önemli miydi?
Gerçekte bu dünyayı bizimle ortak paylaÅŸtıkları için bütün canlıları seviyordum. Büyük dedemin kedileri olduÄŸunu öÄŸrendim ama daha önce benim bir kedim olmamıştı. Parklarda, sokaklarda kedilere yiyecek sunan insanların bunu sadece iyilik olsun diye yaptığını sanıyordum. Oysa zamanla anladım ki insanların çoÄŸunda müthiÅŸ bir kedi sevgisi varmış. Toplumda adeta bir kedi kültürü oluÅŸtuÄŸu anlaşılıyordu.
Kedilerle ilgili anıları, hikayeleri okuduktan sonra “bunca yıldır kedisiz nasıl hayat geçirdik peki” diye soracağım geliyor. :) Adeta kendimi suçlu hissettim. Bir de kediler üzerine yazılmış yazılarla sıkça karşılaÅŸmaya baÅŸlayınca gördüm ki bunun bir edebiyatı bile varmış: Kedi Edebiyatı…
Tarihteki birçok ünlünün, sanatçı ve edebiyatçının hatta kralların ve kraliçelerin bile kediyle ilgili söyledikleri az deÄŸil:
Ä°ÅŸte bizden biri Orhan Veli, bir ÅŸiirinde kediler arasındaki sınıf ve mevki farklarını anlatır. Åžiir adeta kapitalist, yani tuzu kuru kediyle; sosyalist, yani proleter kedilere yazılmış. Sanki kedilerin kendilerine bir sahip seçme hakkı mı var ki?
“UyuÅŸamayız yollarımız ayrı;
Sen ciÄŸercinin kedisi, ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin kalaylı kapta
Benimki aslan ağzında
Sen aÅŸk rüyası görürsün, ben kemik.”
Ünlü yazar Ernest Hemingway bile ÅŸöyle demiÅŸ:
“Bir kedi net olarak duygusal dürüstlüÄŸe sahiptir: Ä°nsanlar birçok sebeplerle duygularını saklayabilirler, ancak kediler bunu yapmazlar. “
Kediler üzerine söylenmiÅŸ o kadar söz var ki…
“Hayatın ızdırabından iki kaçış yolu vardır: Müzik ve kediler.” – Albert Schweitzer
“Bir kedi yavrusu kürklü bir (tatlı) beladır.” – Christine Harris
“Kediler kapalı kapılardan nefret ederler… Ne tarafında olurlarsa olsunlar.” – Lilian Jackson Braun
“Kedisiz ev ne kadar güzel olsa da ev sayılmaz.” – Mark Twain
“Minicik bir kedi yavrusu bir sanat ÅŸaheseridir. “ – Leonardo da Vinci
“Köpeklerin sahipleri olur, kedilerinse köleleri.” – Amanda Bell
“Bir kediyle geçirilmiÅŸ zaman asla vakit kaybı deÄŸildir.” – Sigmund Freud
“Kedileri eÄŸitemezsiniz onlar sizi eÄŸitir.” – Allen ve Ivy Dodd
“Hayatta bir kedi tarafından karşılanmaktan daha fazla insanın içini ısıtan çok az ÅŸey vardır.“ – Tay Hohoff
Kedilerle ilgili duyguların özetini ise Pam Brown söylemiÅŸ:
“Bir kedinin verdiÄŸi teselliyi asla küçümsemeyin; bir ÅŸey söylemez ama küçük dokunuÅŸlarla, sürtünme ve yaslanmalarla size sevgisini gösterir ve kederinizden uzaklaÅŸtırmaya çalışır.”
Hadi bir söz de benden olsun:
“Bir kediniz yok mu? Öyleyse bir daha düÅŸünün!” J
Bütün bunların gerçeÄŸi yansıttığını, yayla evine çıkıp gelen bir kedi yavrusu bizim eve yerleÅŸip kaldıktan sonra anladım. Beyaz bir yumak gibiydi adı da sanki kendisiyle gelmiÅŸti. Pamuk, kedilere bakış açımı deÄŸiÅŸtirdi. Onların ne kadar sevimli, muzip ve sevgi dolu olduklarını anladım. Åžimdi nerde bir kedi görsem dönüp bakıyor, adeta selam veriyorum. Ä°nsanlar kedilerinden bahsettiklerinde ÅŸimdi daha çok kulak kabartıyorum. Ceren öÄŸretmenin okula çıkıp gelen ya da yolda karşılaÅŸtığı kedilerle kurduÄŸu iletiÅŸimi, onları beslemek için gösterdiÄŸi çabaları önceleri biraz yadırgasam da artık kedi dostlarını daha iyi anlıyorum. Bazı arkadaÅŸlarımın ve bütün çocukların bu sempatik hayvanlara düÅŸkünlüÄŸünü görünce artık yadırgamıyorum.
Anladım ki hayatımıza deÄŸer katan doÄŸa, aÄŸaçlar, kuÅŸlar, çiçekler, insanlar ve çocuklar dışında hala yeni ÅŸeyler keÅŸfedebiliyoruz. Ve bu deÄŸerler hayatımızı renklendiriyor. Demek ki hayat, sevdiklerimizle ve sevdikçe zenginleÅŸiyor!
***
Evde kedi besleme alışkanlığımız yoktu. Bir sabah, Feslikandaki yayla evimize beyaz bir kedi yavrusu çıkageldi. Belli ki yolunu ÅŸaşırmıştı ve sığınacak bir yer arıyordu. Ona yiyecek bir ÅŸeyler verince yanımızdan ayrılmadı ve aramıza katıldı. Zaman içinde anladık ki adeta eve bir kiÅŸi daha gelmiÅŸti. EÅŸimin astım sorunları olduÄŸu için o baÅŸlangıçta biraz mesafeli durmaya baÅŸladı. Oysa bir kedi astım hastası için de belki bir terapi görevi yapabilirdi. Kısa zamanda Pamuk bize alıştı, biz ona alıştık. Yayla evinde fazla kalamadığım için hafta sonları karşılaÅŸmalarıyla aramızda bir köprü kurulmuÅŸtu.
EÅŸim Pamuk'la aramızdaki samimiyete arada burun kıvırıyor, onu benim kadar sevse bile belli etmiyordu. Yaz boyu bizimle büyümüÅŸtü ve mutluydu Pamuk. Yaz biterken ÅŸehre inince onu eve, yanımıza almak zorundaydık. Ancak eÅŸim ne olursa olsun kedinin tam gün evde olmasını istemiyordu; "Tüyleri dökülüyor, bana çok zararı dokunabilir" diyordu. Haksız da sayılmazdı ama bir orta yol bulmak zor olmadı. Gündüzleri dışarıda kalacak, akÅŸamları eve alacaktık. Kısa sürede bu sisteme alıştık. Pamuk da alıştı buna; her akÅŸam eve geliyor, sabahleyin iÅŸe gider gibi benimle dışarı çıkıyordu.
Ä°nanılır gibi deÄŸil, bir kedi ciddi ÅŸekilde hem bize baÄŸlandı hem de bizi kendine baÄŸladı. Her akÅŸam okuldan eve dönerken sitenin önünde saksı gibi dikilip yolumu gözlemesi beni de etkiliyordu. Karşıdan geldiÄŸimi görünce inanılmaz bir hızla bana doÄŸru koÅŸup yoluma eÅŸlik ederdi. Birlikte yürüyünce apartman kapısının önünde dikilip başını havaya kaldırır ve kilidi açmamı beklerdi. Ä°çeri girince önce asansörün önünde sonra da evin kapısında aynı ÅŸekilde bekler, ön ayaklarıyla bir an önce eve girmek için kilide tırmanırdı.
Pamuk'la yaÅŸamaya alışmıştık. Bir yerde okumuÅŸtum, kediler bazen kendilerini ev sahibi gibi görebilirmiÅŸ. Kim bilir belki de o bizi kendisinin evcil hayvanları gibi görüyordu. Evde daima deÄŸiÅŸik davranışlar gösterir, varlığını bir ÅŸekilde belli ederdi. Yerlere yatar, yuvarlanır, kendisiyle oynamamızı isterdi. Bazen elime dokunur, parmağımı aÄŸzına alır diÅŸlerinin sivri uçlarını hissettirmeden tatlı tatlı ısırırdı. Çok cesurdu, en karanlık odaya bile cesaretle dalar, yüz vermediÄŸimiz zaman sabırla beklemesini bilirdi.
Zamanla deÄŸiÅŸik davranışlar göstermeye baÅŸladı. Sonradan kedilerin her davranışının bir anlamı olduÄŸunu öÄŸrendim. Nerdeyse bunun bir ansiklopedisi varmış meÄŸer. Artık onun davranışlarını tahlil etmeye de baÅŸlamıştım.
Anladım ki kediler asla duygularını saklamıyordu. Mutluysa baÅŸka, acıkmışsa baÅŸka, naz yapmak için baÅŸka, sevilmek istediÄŸinde baÅŸka kılığa girer, duygularını açığa vururdu. Zaman zaman istemeden kuyruÄŸuna basılsa da ayak altında dolaÅŸmayı çok sever, odadan odaya peÅŸimden gelirdi. Birlikte oynarken biz mi onunla oynuyorduk o mu bizimle oynuyordu belli deÄŸildi. KuyruÄŸunu sallar, ayaklarıma sürtünür ve koltuktaysam yanıma sokulur, mırlardı. Bilgisayar başındayken koÅŸarak kucağıma oturur, ekrandaki sahte farenin (maus) hareketlerini izlerdi. Bazen üstüme atılır, gözlerime bakarak tırmanır, ön ayaklarını yana açarak iki boynuma doÄŸru sarılırdı. Yatarken mutlaka yatağın üstüne atlar ya da yorganın ucundan varlığını belli ederdi. EÅŸim onu kovmadan da odadan gitmezdi.
Sitenin önünde birçok kedi vardı ama Pamuk bize sanki hepsinden farklı gibi geliyordu. Herkesin kedisi kendine farklı geliyor olabilir tabi. KomÅŸular da ona alışmış, ara sıra gözlemlerini paylaşırdı.
Ä°ki ay içinde onu ailenin bir bireyi gibi görmeye baÅŸlamıştık. AkÅŸam üzeri eve dönerken sitenin giriÅŸinde onu göremezsem tedirgin olurdum. Nitekim bir akÅŸam eve dönünce kapıda beklemediÄŸini fark ettim. Geç de olsa gelir diye düÅŸündük, ama o akÅŸam hiç haber alamadık. SoÄŸuk bir kış gecesinde dışarıda kalmasını istemiyorduk. EÅŸim de ben de çok üzülmüÅŸtük, gece boyunca sitenin önüne inip aramaya çıktık. Pamuk kaybolmuÅŸtu. O gece gelmedi. Ya bir kaza oldu, ya baÅŸka bir kedinin peÅŸine takıldı ya da birisi alıp götürdü diye düÅŸündük. Ama onun eksikliÄŸinin bizi bu kadar etkilemesi ÅŸaşırtıcıydı.
Ertesi gün eve dönerken aklımda dün gece kaybolan Pamuk vardı. Acaba geri dönecek mi diye merak ediyordum. Gözüm apartman giriÅŸindeki “beyaz saksıyı” aradı ama yoktu. Onu göremeyince keyfim kaçtı. Kapıya doÄŸru yönelirken o da ne, binanın diÄŸer tarafından fırlayıp gelen beyaz yumağın Pamuk olduÄŸunu gördüm, nasıl sevindiÄŸimi anlatamam. Karşıdan koÅŸarak geldi ve önümde durdu, başını kaldırıp bana suçluymuÅŸ gibi baktı. Boynunda mavi boncuktan bir bileklik vardı; dün gece onun baÅŸka bir evde misafir edildiÄŸi anlaşılıyordu. Gündüz serbest bırakmış olduklarını ya da bir yolunu bulup kaçıp geldiÄŸini düÅŸündüm.
Pamuk, gözümüzde adeta daha da deÄŸerlenmiÅŸti. Ona daha özenli bakıyor, bizimle kalması için sanki ona yalakalık yapıyorduk. Okuldan dönerken ona özel yemekler seçip getiriyordum.
Bir gün eÅŸim koltuÄŸun üzerinde bir tutam kedi tüyü görünce onu fena halde azarlamıştı. Çünkü doktoru ona kedi ve köpek tüylerinden uzak durmasını söylemiÅŸti. Bugüne kadar kedi yüzünden bir sıkıntı yaÅŸamasa da yapışkan tüy toplama rulosu almıştım. Pamuk'un oturduÄŸu yerlerdeki tüyleri gizlice yapışkan ruloyla topluyordum. EÅŸimin astım sorununa zarar gelsin istemiyordum. Gerçi o da böyle bir risk olsa bile hiçbir zaman "Pamuk'u artık eve almayalım" demedi.
Birkaç gün sonra bir akÅŸam yine iÅŸten eve geldiÄŸimde Pamuk ikinci kez apartmanın önünde yoktu. Mutlaka döneceÄŸini, her günkü gibi beni apartmanın giriÅŸinde bir beyaz saksı gibi dikilerek bekleyeceÄŸini umuyordum.
Aradan üç gün, beÅŸ gün, bir hafta geçti, ama Pamuk geri gelmedi.
KomÅŸular da bizimle birlikte üzüldüler. Arada bizim yerimize ona yiyecekler veren alt komÅŸumuz; "Sevimli kediydi, biri alıp götürmüÅŸ olmalı, yoksa gelirdi" dedi. Birinci kat komÅŸumuz, bir diÅŸi kedinin arkasından gidip dönmemiÅŸtir" derken baÅŸkaları da "Bir kazaya uÄŸramış olabilir", "yolunu ÅŸaşırmıştır, bir gün çıkar gelir" gibi açıklamalar getirdi. EÅŸim ise “acaba ben azarladım diye küsüp bizi terk etmiÅŸ olabilir mi” diye yorum yaptı.
Ona ne de çok alışmışız, adeta evin moral deposuydu; ÅŸimdi eksikliÄŸini hissediyoruz. Demek, Albert Schweitzer; "Hayatın ızdırabından iki kaçış vardır: Müzik ve kediler" diye boÅŸ yere dememiÅŸ.
Bunca zaman geçti, hep bir gün çıkıp geleceÄŸini bekledik ama ondan hiçbir haber alamadık. Her ne olduysa Pamuk eve dönmedi.
Åžimdi Sezen Aksu’nun ÅŸarkısını ben söylüyorum:
Benim de artık "bir kedim bile yok!" Ama sizin mutlaka bir kediniz olsun!
***