Mustafa KOÇ Yazarın Tüm Yazıları
ÖZGEÇMİŞ Antalya Manavgat Ahmetler doğumluyum. İlkokulu orada okudum. Aksu İlköğretmen Okulunu bitirdikten sonra 4 yıl ilkokul öğretmenliği ve okul yöneticiliği yaptım. Daha sonra girdiğim sınavları kazanarak Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Eğitim (Pedagoji) bö...
BİLGİ Mİ, BECERİ Mİ?
Bir konuda öğrenilen ya da öğretilen şeylere bilgi diyoruz. Bilgi edinmemizi sağlayan şey ise akıldır. Aklımız olduğu için bilgi öğrenebiliyoruz. Bir bakıma akıl zaten insanın bilgi öğrenme gücüdür.
Bilgi çok zengin bir hazinedir ve bilginin sonu yoktur. Ama zaten her şeyi de öğrenemeyiz. Hele bu çağda durmadan artan sonsuz bilginin hepsine ulaşabilmemiz mümkün değil. Öyleyse öğreneceğimiz bilgileri iyi seçmek ve hayatımızı kolaylaştıracak, yararlı bilgiler edinmek zorundayız.
İyi de öğrendiğimiz bilgileri ne yapıyoruz? Örneğin okullarda öğrendiklerimiz ne kadar işimize yarıyor? Onlarla sadece sınavlara girip, okulları bitirip diploma mı alıyoruz yoksa hayatımızı verimli şekilde sürdürmek için bu bilgiler bize yol mu gösteriyor? Bu soruları çoğaltma mümkün. Ancak bu noktada şunu da sormalıyız?
Öğren, öğren, öğren… Yaşam boyu öğreniyoruz. Ama öğrendiklerimizi ne yapıyoruz? Okulda iyi not almak için öğrenip unutup gidiyor muyuz yoksa o bilgileri kullanarak hayat problemlerini de çözebiliyor muyuz? İşte işin sırrı burada. Öğrendiğimiz bilgileri bir süre sonra unutup çöpe mi atıyoruz yoksa o bilgileri kullanarak hayatımızı değiştirebiliyor muyuz?
Demek oluyor ki tek başına bilgi o kadar önemli değil. Hele ezber bilgiler hiç önemli değil. Çünkü onların çoğu bir süre sonra unutulup gidecektir. Öğrendiğimiz bilgilerin unutulmaması için onu kullanmasını bilmek ve kullanmak gerekiyor. Bilgiyi kullanmak ise bir öğrenme becerisidir. Bu beceriyi insan ancak yaparak deneyerek öğrenebiliyor.
Çağımızda bilgi sorunu yok. Çünkü Google “her şeyi biliyor.” Öyleyse çocuklara da durmadan bilgi yüklemek yerine onlara bilgileri kullanmayı öğretmeleri yani beceri kazandırmaları gerekiyor. Çocukların bilgiye değil, bilgileri kullanmaya ihtiyaçları var.
Bilgilerin beceriye dönüşmesi günlük hayatta kullanmakla ilgili. Örnek vermek gerekirse çarpım tablosunu bilmek bir bilgi ise alış veriş yaparken 12 yumurtanın birim fiyattan kaç lira olduğunu bulmak beceridir. Harfleri öğrenmek bilgi, ama kalem tutmak, harflerle yazı yazmak beceridir. Bisikletin özelliklerini öğrenmek bilgi, ama bisiklete binmek bir beceridir.
Yüzmek, otomobil sürmek, alet ve makine kullanmak, yemek yapmak, güzel konuşmak, hızlı düşünmek, iletişim kurmak, takım çalışmasına katılmak, resim yapmak, şarkı söylemek… Bunların hepsi beceridir. Öğrendiğimiz birçok bilgiyi unutsak bile öğrendiğimiz beceriler unutulmaz ve yaşam boyu bizimle birlikte gelir.
Bu gerçeğe bakarak çocuklara durmadan bilgi pompalamak, beyinleri kuru ezber bilgilerle doldurmak yerine onlara bilgiyi kullanma becerilerini öğretmemiz gerektiğini söyleyebiliriz. Bu nedenle okul müfredatları yeniden yazılmalı, çocuğun, insanın ve toplumun ihtiyaçlarını gözeten beceriler kazandırmak üzere kurgulanmalıdır. Eğitimde bilimine göre buna “yaparak ve yaşayarak öğrenme” deniyor. Eğer okullarımız daha çok bilgi, daha çok sınav, daha çok yarıştırma yerine, çocuklara beceri kazandırmayı hedef alırsa okulu bitiren her çocuk hayatta işine yarayacak birçok beceri kazanarak hayata katılacaktır. İşte o zaman öğrenilen bilgiler canlanacak sadece matematik problemlerini değil hayatın problemlerini çözmeye yarayacaktır. Bir bilgi beceriye dönüşür ve hayatta işimize yarıyorsa değerlidir.
Bu nedenle okullarımızda "sınav odaklı" eğitimden "beceri odaklı" eğitime geçilmelidir. Çağ değişiyor, değerler değişiyor, çocuklar değişiyor, ihtiyaçlar değişiyor; ama müfredatlar öyle kolay değişemiyor. Değişine ayak uydurmak eğitim kurumları öğrencilere kalıcı ve olumlu davranışlar kazandırabilmelidir.
Diplomalı işsizler üreten yüzlerce üniversitemiz var. 12 yıllık eğitim döneminde kalıcı bir okuma alışkanlığı kazanamayan, bir yabancı dili doğru dürüst konuşamayan, dilimizin kurallarına uyan bir dilekçe yazamayan bireyler yetişiyor. Çünkü çocuklara durmadan bilgi yüklüyor ama o bilgiyi kullanmayı öğretecek beceriler kazandıramıyoruz. Sonra da bir okulu, bir liseyi, bir üniversiteyi bitirdiğinde, elinde hiçbir beceri olmayan beceriksiz yurttaşlar yetiştiriyoruz. Oysa her birey, ilgi ve yeteneğine uygun birçok beceri kazanma gücüne sahiptir.
Son söz; eğitim değişirse her şey değişir.
(Not: Beceri çeşitlerini ve beceri odaklı eğitimin ne anlama geldiğini de başka bir yazıda anlatmaya çalışacağım.)