Mustafa KOÇ Yazarın Tüm Yazıları
ÖZGEÇMÄ°Åž Antalya Manavgat Ahmetler doÄŸumluyum. Ä°lkokulu orada okudum. Aksu Ä°lköÄŸretmen Okulunu bitirdikten sonra 4 yıl ilkokul öÄŸretmenliÄŸi ve okul yöneticiliÄŸi yaptım. Daha sonra girdiÄŸim sınavları kazanarak Ankara Gazi EÄŸitim Enstitüsü EÄŸitim (Pedagoji) bö...
ALMÄ°RA’NIN AYAKKABI BAÄžLARI
“Okulda öÄŸrencilere, hayatın bütün temel becerilerini deneme fırsatı verilmesinin daha doÄŸru olacağına inanıyorum.
Okul sadece akademik çalışmaların yapıldığı yerler olmamalı, gerçeklerle karşılaÅŸma ve yüzleÅŸme alanı da olmalı.“
Mustafa Koç
Yeni açılan okulda birinci sınıfa baÅŸlayacak olan Almira, bir an önce okulun açılmasını bekliyor, hem okulunu hem de öÄŸretmenini çok merak ediyordu. Okula bir an önce baÅŸlamak için heyecanlanıyordu.
Okulun açılmasına bir hafta kala annesiyle birlikte okul ihtiyaçları için alışveriÅŸe çıktılar. Çarşıda dolaşırken bir vitrindeki botları çok beÄŸenen Almira annesine yalvardı:
“Anne ben iÅŸte ÅŸu çizmeleri istiyorum, onu al bana!”
“Ama kızım, onları büyüyünce giyersin.”
“Ama anneeee! Babam alır, sen almazsan!”
Okula yeni baÅŸlayacak kızı için kışlık ayakkabı almaya çıkan annesi ona baÅŸka bir ayakkabı gösterse de o vitrindeki mor botların alınmasında ısrar ediyordu.
“Kızım o botun baÄŸcıkları çok uzun, onları baÄŸlayabilir misin sen?
“BaÄŸlarım anne baÄŸlarım, onu al bana…”
Küçük kızın ısrarları karşısında dayanamayan anne,Almira’yaistediÄŸi mor renkli botu aldı.
Okulun ilk günü gelip çatmıştı. Sevincinden havalara uçan küçük kız, okuluna botunu giyerek gitmek istedi. Ama annesi buna karşı çıktı:
"Kızım bunlar senin kışlık ayakkabıların, ÅŸimdi eylül ayındayız, okula yazlık ayakkabılarınla gitmen gerekir."
Annesinin itirazlarından hoÅŸlanmasa da yaz aylarında bot giymenin pek uygun düÅŸmeyeceÄŸi sonunda onun da aklına yattı. Almira'nın botlarını giyebilmesi için üç ay daha beklemesi gerekti.
SoÄŸuk ve yaÄŸmurlu günler gelince annesi bir akÅŸam ona müjdeyi verdi:
"Yarın okula mor botlarınla gidebilirsin!"
"YaÅŸasın!" diye bağırdı ve o gece bu sevinçle uyudu.
Sabah erkenden botlarını giyerek okula gitti. Sınıfta sevincini arkadaÅŸlarıyla paylaşırken ve bahçede oynarken çok mutluydu.
***
Bir gün teneffüs saatinde okul bahçesinde dolaşırken Almira'yı gördüm. Oynarken mutlu olduÄŸu her halinden belli oluyordu. Ama birden dikkatimi çekti: Ayakkabıların baÄŸları çözülmüÅŸ, öylesine koÅŸturuyordu. Çözülen baÄŸcıklara basarsa her an düÅŸebilir diye endiÅŸelendim, hemen ona seslendim:
"Kızım, ayakkabıların çözülmüÅŸ, böyle koÅŸarsan düÅŸebilirsin; baÄŸcıklarını baÄŸla da oyna" dedim.
Okulun ilk birinci sınıfında olduÄŸu için onlarla sık sık görüÅŸüyor, hepsini yakından tanıyordum. Zaman zaman bahçede birlikte oynarlarken beni de oyuna katıyorlardı.
Gülerek baktı, bir ÅŸey söylemek istiyordu. EÄŸildim, utana sıkıla kulağıma yavaÅŸça:
"ÖÄŸretmenim ben baÄŸlayamam ki..." dedi.
"Tamam" dedim "Merak etme ben öÄŸretirim!"
"Gerçekten öÄŸretir misin?" dedi, mutlu olmuÅŸtu.
"Gel" dedim, "Otur ÅŸuraya..."
Ona ayakkabı baÄŸcıklarını nasıl baÄŸlayacağını birkaç kere gösterdim. Elimin hareketlerini dikkatle izliyordu.
"Haydi ÅŸimdi sen de yap" dedim. Heyecanlandı, bir kaba düÄŸüm atsa da beceremediÄŸini anlayıp güldü.
"Merak etme sonunda yapacaksın, bugün ben baÄŸlarım, ama asla çözülmüÅŸ baÄŸcıklarla dolaÅŸma olur mu?" dedim. Ama bir ÅŸartım daha var: “Bugün ayakkabı baÄŸlamak için ilk dersi aldın; yalnız, bu derslerimiz sen öÄŸreninceye kadar devam edecek…"
BaÄŸlamayı baÅŸaramasa da onu cesaretlendiÄŸim için çok sevindi ve boynuma sarıldı.
"Tamam öÄŸretmenim!" dedi. O sırada zaten giriÅŸ zili çalmıştı, zıplaya zıplaya sınıfa gitti.
O gün yaptığım iÅŸin bu kadar önemli olduÄŸunu düÅŸünmemiÅŸtim. Bu fikir, onun yere düÅŸmesinden endiÅŸelendiÄŸim için o anda ortaya çıkmıştı. Oysa onun için hiç de öyle sıradan bir iÅŸ deÄŸilmiÅŸ bu. Almira akÅŸam eve gidince kapıdan girer girmez;
"Anne, anne! Biliyor musun bugün ne oldu? Büyük müdür bana ayakkabı baÄŸlamayı öÄŸretti." diye haykırmış!
Belli ki çok etkilenmiÅŸ ve hoÅŸuna gitmiÅŸti. Anneden bu haberi alınca Almira'nın ayakkabı baÄŸlamayı öÄŸrenmesi benim için de çok önem kazanmıştı. Sadece onun mu? O günden sonra hangi öÄŸrencinin çözülmüÅŸ baÄŸcıklarını gördüysem onlarla da ayakkabı baÄŸladık. Almira, ayakkabıları her çözüldüÄŸünde bir yolunu bulup yanıma geldi. Bahçede ya da bir merdiven dibinde, koridorda nerde karşılaşırsak, baÄŸcık baÄŸlama çalışması yapmayı çok sevdi.
Çocuklardaki sevinci ve öÄŸrenme merakını görmek benim de hoÅŸuma gitmiÅŸti. Bir süre sonra bu iÅŸ diÄŸer öÄŸrencilerin de ilgisini çekmeye baÅŸladı. Bazı velilerden, baÄŸcık baÄŸlamayı öÄŸrenmek için okula özellikle baÄŸcıklı ayakkabı ile gelmek isteyenler, hatta baÄŸcıklı ayakkabı aldıranlar olduÄŸunu öÄŸrendim. Bu küçük olay okulda sevimli bir etkinlik halini almıştı.
Amacımıza ulaÅŸmıştık; ancak bu etkinlikten yeni dersler çıkarmak gerektiÄŸini düÅŸündüm. Elbette tek amaç ayakkabı baÄŸlamayı öÄŸretmek deÄŸil ki. ÖÄŸrenciler, kendilerine deÄŸer verildiÄŸini algılıyor, el becerilerinin geliÅŸtiÄŸini görüyor, özgüven kazanıyor ve öÄŸretmenlerinden gördüÄŸü ilgiden mutlu oluyorlardı.
Bu küçük deneyim, bize çocukların el becerilerini geliÅŸtirmek için birçok ÅŸey yapılabileceÄŸini gösterdi. Belki de hayata tam da buradan baÅŸlanmalıydı. Kendi okulumuzda el becerileri eÄŸitimini önemsemek adına iyi bir örnek yakalamış olduk. Ama bununla kalmadı; bu deneyimden ben de bir ÅŸeyler öÄŸrendim.
Hayat zaten adeta bir öÄŸrenme yolculuÄŸu deÄŸil midir? Günümüzde "yaÅŸam boyu öÄŸrenme" anlayışı yeni eÄŸitim yaklaşımına tam olarak yerleÅŸti.
DiÄŸer yandan bizler de durmadan öÄŸreniyoruz ve öÄŸretmenler olarak daha çok öÄŸrenmeliyiz. Üstelik yaÅŸadıklarımdan anladım ki çocuklardan da bir ÅŸeyler öÄŸreniriz. Onlar için, onlardan da öÄŸrenmeliyiz zaten. Bir bakıma yeni yüzyılın eÄŸitim anlayışına göre sınıf, eski bilgilerin tekrarlandığı bir oda deÄŸil, öÄŸretmen ve öÄŸrencinin "birlikte öÄŸrendiÄŸi" bir laboratuvar ya da atölye olarak kabul edilmeli.
Yıllar önce bir köy okulunda öÄŸretmenlik yaptığım yıllarda okulun badanasını, boyasını öÄŸrencilerimle birlikte yapmıştık. Köyün tıkanan su kanalını onlarla birlikte açtığımız günler aklıma geldi. O zaman bu, benim kuÅŸağımdaki öÄŸretmenler için çok normaldi.
Okulda öÄŸrencilere, hayatın bütün temel becerilerini deneme fırsatı verilmesinin daha doÄŸru olacağına inanıyorum. Okul sadece akademik çalışmaların yapıldığı yerler olmamalı, gerçeklerle karşılaÅŸma ve yüzleÅŸme alanı da olmalı.
Japonya'da öÄŸrenciler, kendi sınıflarının temizliÄŸinden sorumlu tutuluyormuÅŸ. Bizde böyle bir ÅŸey düÅŸünen olsa herhalde manevi olarak linç edilir.
Ucunda linç edilmek de olsa yine de ÅŸöyle düÅŸünmekten kendimi alamıyorum:
Acaba baÄŸcık baÄŸlamayı, düÄŸme iliklemeyi, fermuar çekmeyi, saç taramayı, çivi çakmayı, vida çevirmeyi okul müfredatına alsak nasıl olur?