YAŞAMAK, YAŞ ALMAK YA DA YAŞLANMAK
Bir Yaş Günü Yazısı...
Zaman olarak dün ile bugünün, bugün ile yarının birbirinden farkı yok. Ama biraz eğlenmek, biraz da kendimizi ödüllendirmek için doğum günlerinin özel anlamı olduğunu düşünürüz. :)
Böyle günlerde hatırlandığımızda hem kendinizin yaşadığına hem de dostlarınızın varlığına ve yaşadığına seviniyor insan.
Ben Pandemi günlerine kadar kaç yaşında olduğumun pek farkında bile değilmişim. Ne zamanki “atmış beş yaş üstü” diye ayırdılar işte o zaman yaşımı fark ettim.
Yaşamak, yaş almak ve yaşlanmak, çok farklı şeyler.
“Yaşamak” biyolojik bir şey…
“Yaş almak” da bir bakıma kimlik cüzdanlarının eskimesi...
“Yaşlanmak” ise bana göre daha farklı bir kavram:
“Seksen yaşında nice insanlar vardır, ama hala gençtir; oysa niceleri de yirmi, otuz yaşındadır ama çoktan yaşlanmıştır.”
İşte yaşlanmak bu açıdan bakıldığında bedende değil, ruhta ve beyinde ortaya çıkıyor. Bedenin yaşlanması doğal bir süreç ve önüne geçilemez; ama ruhun yaşlanması öyle değil, insanın kendisini erken emekli etmesi gibi bir şey. Sanki yaşlanmanın biraz da insanın kendi elinde olduğunu hatırlatıyor. “İçinizdeki çocuğu öldürmeyin” diyen psikologlar belki de bunu, yani ruhun yaşlanmasını önlemeyi öğütlüyor.
Şair Erozan’ın şiirindeki dizeler günümüzde biraz değiştirilerek şöyle söyleniyor:
“Edemedim gözüm ile gönlümü birbirine eş,
Biri yüz yaşında biri yirmi beş”
Bu söz de içimizdeki yaşama sevgisiyle bedenimizdeki yaşlanma mücadelesini çok güzel anlatıyor. Demek oluyor ki ruhumuzdaki yaşama sevgisi var oldukça asla yaşlanmayız, sadece yaş alırız.
“İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, oysa yaşamadıkları için yaşlanırlar.” sözü de çok anlamlı.
Yaşamak, hayatın ve yaşadığımız yılların kalitesiyle ölçülmeli demek istiyor. Öyleyse “nasıl yaşadığımız”, “ne kadar yaşadığımızdan” daha değerli olmalı. Demek ki asıl önemli olan hayatı bilerek ve farkına vararak yaşamak…
Çoğumuz sağlığımızı kaybettiğimizde yaşadığımızın farkına varıp hayatın değerini anlıyoruz. Bu da şu sözü akla getiriyor:
“İnsanlar, gençliklerinde para kazanmak için sağlıklarını; yaşlandıklarında da sağlıklarını kazanmak için paralarını harcar.”
Belki de insanoğlunun en büyük çelişkilerinden biri bu.
Oysa cebimizdeki ömür saatinin hiç bitmeyeceğini sanarak hayatı sadece bir “biriktirme” mücadelesi olarak görenlere söylenmiş bu söz hiç de yanlış görünmüyor. O nedenle yaşadığımızın farkına her vardığımızda bu sözü hatırlamakta yarar var.
İlle de bir şey biriktireceksek “insan” biriktirmek, “dost ve arkadaş” biriktirmek daha kalıcı bir servet gibi görünüyor bana.
Yaşamak belki de her ne biriktirdiysen “biriktirdiklerin” ile arkanda bıraktığın “iz”den başka bir şey değil.
Bütün dostlarıma, arkadaşlarıma sağlıklı ve mutlu yaş almalar diliyorum.