ALNIMIZDA “ÖĞRETMEN” YAZIYOR
Bütün yaşamım mesleğimle geçti diyebilirim. Çünkü bütün ömrüm boyunca galiba sadece öğretmen olabildim. Bu nedenle emekli olunca en çok çocukları özlüyorum.
***
Bir gün bir dondurma dükkanında ücreti öderken yüzüme gülümseyen delikanlı;
“Siz öğretmen misiniz?” dedi. Herhalde öğrencilerimden biridir diyerek “Dersine girmiş miydim?” diye takıldım.
“Hayır ama” dedi, “Öğretmen olduğunuzu düşündüm, yanılmamışım.”
***
Antalya Cumhuriyet meydanında yürüyorum. Arkamdan heyecanla yaklaşan bir genç kız, “Affedersiniz, öğretmen misiniz? Yabancıyım da bir şey soracaktım.…”
Öğretmen kimliği gösterecek halim yoktu, ama şaşırmadığımı söyleyemem.
***
İstanbul gezilerimden birinde, Sirkeci’de dolaşırken iskele önünde toplanan kalabalığa yaklaştım; bir kameraman ve bir spiker önüne gelene bir şeyler soruyor… Neler oluyor diye başımı uzatınca röportajı yapan spiker o kadar kalabalığın arasında beni gördü ve mikrofonu uzatarak;
“Hocam siz ne düşünürsünüz, bu konuda?” demez mi?
Meğer ATV kameramanı sokak röportajı yapıyormuş. Bu arada öğretmen olduğumu yine saklayamamıştım. Evdekiler de eve geç kaldığımı düşünerek meraklanırken televizyon haberlerinde konuştuğumu görünce şaşırıp kalmışlardı.
***
Yıllar önce Singapur’a yolum düştü. Amara Otelin lobisinde otururken bir Türk kafilesinin geldiği söylendi. Tüccar grubuymuş. Uçakla 14 saatlik uzaktasınız, yaban elde Yunanlıya bile sarılmak istersiniz. Türklerin geldiğini duyunca koşup karşıladık ve sohbete koyulduk. Adamın biri, sohbet arasında; “Mesleğiniz öğretmen miydi?” derken yine yakalandığımı anlamıştım.
***
AVM’nin birinde, aldığım hediye paketini özenle sarmaya yardımcı olan zarif bayana teşekkür ettim. O, yüzüme baktı; “Öğretmensiniz galiba…” dedi, ben de üstüme başıma bakındım. Yanımda ayna olsa alnımda bir şey mi yazıyor diye yüzüme bakacaktım.
***
Bu insanlar birinin öğretmen olduğunu nasıl anlıyorlar hala bir türlü anlayamadım.
Kendimi de haddimi de bildiğimi sanıyorum. Ama bir gerçek var; bu mesleği çok sevdim. Çocukları da… Bu yüzden başka bir meslek de düşünmedim.
Hatta bir keresinde uğradığım bir haksızlığa tepki için üniversite sınava girmiş, Hukuk fakültesini kazanmıştım; ama mesleğim ağır bastı, devam etmedim. O yüzden sicilimde; “Öğretmenlik sevdası nedeniyle Ankara Hukuk Fakültesinden terk…” yazıyor.
Tamam diplomam da var, ben bir öğretmenim; ama neden karşıdan bakıp da öğretmen sanıyorlar? Alnımda bir şey mi yazıyor? Bunu bir türlü çözemedim!
***
Ancak hemen söylemeliyim. Şükürler olsun ki daima öğretmen olmanın ödülünü de almış mutlu bir öğretmenim.
Karşı kaldırımdan bir ses:
“Aaa, hocam, siz misiniz? Yıllardır görüşemiyoruz ama sizi hiç unutmadım, 5. Sınıfta imzaladığınız Türkçe defterini ve resimli imzalarınızı hala saklıyorum. Maşallah, hiç değişmemişsiniz!”
İki genç el sallıyorlar. Öğretmenlik de böyle bir şey işte. Bu çocuklar büyüdü ve şimdi adeta bizim moral hocamız oldular. Biri Koç Üniversitesinde burslu okuyup mühendis olan cıva gibi bir genç, bir yabancı şirkette uzman. Diğeri Amerika’da mastır yaptığını söyleyen pırıl pırıl bir prenses. Yıllar sonra onlar da sizi böyle karşılıyor işte!
Okuttuğunuz çocukları iyi yerlerde gördüğünüzde öğretmen olduğunuzu fark edip mesleğinizin ödülünü bu şekilde alıyorsunuz. Gördüğünüz gibi, öğretmen olduğumuzu kimseden saklayamadık.
Şunu biliyorum ki elbette bütün öğretmenler için geçerlidir bu. Çünkü mesleğimiz gerçekte bizim alın yazımızdır.
Anlaşılan insanlar, yüzümüze bakıp alın yazımızı okuyorlar!
***
Bütün meslektaşlarımın öğretmenler Günü Kutlu Olsun!