Hasan Varol'un Åžiir Dili ve
Torosların Türkçesi Üzerine
(Manavgat'ta gerçekleÅŸtirilen Manavgat Åžiir Günleri'nde yapılan konuÅŸma.)
DeÄŸerli konuklar, merhaba!
Hepiniz hoÅŸ geldiniz!
Åžu güzel havada ırmak kıyısında, sonbahar güneÅŸi altında güzel güzel dolaÅŸmak varken burada bir kültür kokusu almayı tercih edenleri kutluyorum. Belki toplum olarak o kadar farkında deÄŸiliz ama insanı geliÅŸtiren ve ayaklarını yere bastıran en önemli çabaların başında kültür ve sanat geliyor. Bir de okuma ve yazma geliÅŸtirirmiÅŸ insanı, haberiniz olsun!
Manavgat’ta böyle bir etkinlik baÅŸlatan sayın belediye baÅŸkanımızı da kutlayalım ki buna benzer etkinliklere daha fazla yer verme cesaretleri artsın. Bu etkinlik, birçok yere göre eÄŸitim düzeyinin daha ileri olduÄŸu, Manavgat gibi kültürlü ve aydın bir kente çok yakıştı. Umarız arkası gelir.
***
Åžimdi burada önemli ÅŸairler var. Onları dinliyorsunuz. Ahmetlerli ÅŸair Hasan Varol’u da bu etkinlikle daha yakından tanıyacağız.
Bu kadar deÄŸerli dil ustasının, ÅŸairin yanında benim ÅŸiirden söz etmem doÄŸru olmaz. Ancak konu Hasan Varol olunca onun ilkokuldaki öÄŸretmeni olarak söyleyeceklerim vardır. Ä°ÅŸte ben de bir Manavgatlı olarak burada konuÅŸma fırsatı bulmaktan mutlu oldum.
Åžiir denince benim aklıma dilin müziÄŸi gelir. Åžairler, dili güzel kullanarak, sözcükleri notalar gibi yerinde söyleyerek adeta bir melodi yaratırlar. Ä°ÅŸte bu müziÄŸi biz sözlerle, sözcüklerle algılarız. Bu nedenle sözcük ustaları hakkında konuÅŸurken onların kullandığı dil önem kazanıyor.
Hasan Varol’un ÅŸiirlerini eleÅŸtirenlerden bazıları onun kullandığı sözcükleri, sözcüklerdeki yerel kokuyu öne çıkarmıştır. Bazıları övmüÅŸ bazıları yadırgamıştır ama bu böyledir. Hasan Varol’da bir yerellik, bir Toros kokusu, bir Manavgat ve Ahmetler kokusu vardır.
Edip Cansever: “Ä°nsan, yaÅŸadığı yere benzer” derken baÅŸka bir ÅŸair Jorge Amado ise “Ä°nsanın anayurdu çocukluÄŸudur’ demiÅŸ.
Bir eÄŸitimci gözüyle bu sözü çok önemsiyorum. Derim ki insana ÅŸekil veren de çocukluÄŸudur zaten. Nasıl biri olacağımızı, kiÅŸiliÄŸimizi çocukluÄŸumuzun ilk yaÅŸları belirliyor. Ä°ÅŸte Hasan Varol’u kendine özgü yapan da onun çocukluÄŸu ya da çocukluÄŸunu geçirdiÄŸi yerlerdir. Çölde yetiÅŸen bir bitkiyle, dere kıyısında büyüyen bir çınar nasıl farklıysa daÄŸlarda boy süren meÅŸe aÄŸacı da farklıdır. Bunun gibi Hasan Varol da kendi anayurdunun çocuÄŸu olarak elbette kentli bir ÅŸairden farkı olacaktır ve ÅŸiirleri doÄŸal olarak çocukluÄŸunda yoÄŸrulduÄŸu toprakların izlerini taşıyacaktır.
ÖÄŸretmen okulunu bitirdiÄŸim yıl, öÄŸretmensiz kalmasın diye Ahmetler’e yolladılar beni. 6 sene önce bitirdiÄŸim okuluma öÄŸretmen olarak dönmüÅŸtüm. Henüz 17 yaşındaydım ve öÄŸrencilerimin bir bölümüyle aramızda 5-6 yaÅŸ fark vardı; birçoÄŸu çocukluk arkadaşım sayılırdı. Ä°ÅŸte Hasan Varol da bunlardan biri. O ÅŸimdi bir ÅŸair olarak karşımızda ve doÄŸduÄŸu topraklara olan sevdasını hiç terk etmedi. Ahmetler’den aldığı birikimleri ÅŸiirleriyle topluma sunuyor. Adeta çocukluÄŸunu ÅŸiirlerde sürdürüyor. O, ÅŸiirleriyle zaten doÄŸaya olan tutkusunu, çocuksu hüzünlerini, sevdalarını ve isyanlarını ele vermiÅŸ. Ama hepsinin yanında, yaÅŸadığı toprakların izleri, sözcüklere yapışıp kalmış.
Musa Seyirci’nin tam olarak söylediÄŸi gibi; Onun ÅŸiiri KaracoÄŸlan’ın, Abdülkadir Bulut’un son halkasıdır. BeslendiÄŸi kültür, kaynak aynıdır. Varol’un ÅŸiirlerinde Torosların soylu insanı, bereketli kültürü, daÄŸları, ovaları, Yörükleri, toprak insanları vardır.
Hasan Varol’u bütün evrelerinde yakından tanıdım. ÖÄŸrencilik yıllarından baÅŸlayan okuma sevdası onu çok geliÅŸtirdi. ÇocukluÄŸunu geçirdiÄŸi Ahmetler’den, yaylalardan, daÄŸlardan, derelerden, ekin tarlalarından, oÄŸlak sürülerinden, harman yerlerinden aldığı birikimle ÅŸiir yazmaya baÅŸladı. Onun zaten kendine özgü bir dili hep vardı; bunu hem yaÅŸamına hem de ÅŸiirine yansıttı. Åžairler zaten duygu doludur; Hasan Varol da olabildiÄŸi kadar duygusal. Duygulu ÅŸairden kimseye zarar gelmez; onlar insan severler, haksızlığa isyan ederler, çiçek severler, doÄŸa severler ve KaracoÄŸlan gibi güzel severler. Sonra da ÅŸiir yazarlar.
Onun birikimi, duygu yüklü yüreÄŸi yazdığı ÅŸiirlerle bize geri döndü. Arife Kalender, Hasan Varol’u çok iyi tanımlamış: “Varol’un ÅŸiirleri; insanın ezildiÄŸi haksızlığa uÄŸradığı yerde direngen, kavgacı; doÄŸadaki insanı anlattığı yerde ise barışçıl ve güler yüzlü.” Böyle bir ÅŸairin ÅŸirinde, incir kuÅŸundan, sığırcıktan, tozaÄŸanlardan, defne, mersin ve ladin kokularından ve insanlardan söz etmesi, onun kendini en iyi yolla ifade etmesinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil.
SUMAK ÅŸiiri bunlardan biri:
Toprak dalar beni
Eski inanmışlığımdan
Azığım belimde kuşanığım
MeÅŸelerin özsuyunu taşırım ben
Tefek sarması
Oğlaklar ardında civcer ayranı tadım.
Ey sevdiÄŸim ekmek
Ben tozaÄŸanlardan
Baharda arpacıklardan
Ben civcerin kirini yuÄŸan
Sumaklardan ayrı mıyım?
(Ä°ncir KuÅŸu-Toplu Åžiirler)
Bana göre de onu diÄŸer ÅŸairlerden ayıran temel özelliklerin başında onun kullandığı sözcüklerdir. Ä°ÅŸte ben de zaten bu konuda bir ÅŸeyler söylemek için buradayım. Elimde bir kitap var: “Torosların Türkçesi – Ahmetlerce” adıyla basılıyor. Bu kitap Hasan Varol’un ÅŸiirine kaynaklık eden toprağın sözlerini, sözcüklerini anlatıyor. Adeta bir çiçek toplar gibi yüzlerce sözü ve diyeseÄŸi toplayarak hazırladık.
…Varol’un ÅŸiirleriyle ilgili deÄŸerlendirmeleri ÅŸiir ustalarına, buradaki ÅŸairlere bırakırken ben de Hasan Varol’a tanıklık etmek ve onun kullandığı dili daha iyi anlamanıza destek olmak istiyorum.
Dil konusunda duyarlı olmanın ulus bilinciyle ilgili olduÄŸunu düÅŸünürüm. Bu nedenle Toroslardaki dil doÄŸrudan Türk dilinin kaynağıdır. Åžairler eÄŸer bu toprağın sesini sözüyle sazıyla yaÅŸatıyorsa Türkçenin geleceÄŸiyle ilgili kaygılarımız azalır. Bir müstemleke ülkesi gibi her ÅŸeyin yabancılaÅŸmaya yüz tuttuÄŸu bir ülkede bunu çok önemsemeliyiz.
***
Türkçe ve dil eÄŸitimi üzerine bir iki söz söyleyerek sözlerimi bitireceÄŸim.
Her dil, kendi kaynağından beslenerek geliÅŸir. Dil asla zorlamayı gerektirmez, canlıdır ve kendini koruma güdüsü vardır. Haritalara bakın, çizilen ülke sınırları bir bakıma dillerin sınırlarıdır. Biz de bu toprakları ve sınırlarımızı korumak istiyorsak dilimizi yaÅŸatmak ve geliÅŸtirmek zorundayız.
“Türkçe giderse ulus gider, ülke gider” diye bir söz var. Dilimizi doÄŸru kullanmaya özen gösterelim. Okullarımızdaki yabancı dil öÄŸretme sevdası, anadilimizi unutturmaya neden olmasın. Çünkü çağımızdaki en büyük savaÅŸ kültür savaşıdır ve bunun aracı da dildir. EÄŸer dilinizi koruma kaygınız yoksa kültürünüzü de ülkenizi de sonunda kaybedebilirsiniz. Sözlü ve yazılı medyadaki dil, bilinçaltımızda nelerin deÄŸiÅŸmesine yol açıyor farkında bile deÄŸiliz. Bazı belediyelerin iÅŸyeri adı olarak Türkçe adları kullandırmayı özendirdiÄŸini duyuyoruz. Her noktada herkesin yapabileceÄŸi ÅŸeyler vardır.
Çocuklarımıza bir deÄŸil iki tane yabancı dil öÄŸretelim; ama önce Türkçeyi doÄŸru ve iyi öÄŸrensinler. Çünkü ancak Türkçeyle düÅŸünüp Türkçeyle fikir yürütebilirler.
Sözlerimi “Torosların Türkçesi” kitabındaki önsözden bir bölümle bitiriyorum:
“Dil ve kültür hayatımızın her yanını yabancı sözcükler sarmışken; kentlerin caddeleri, sokakları, televizyon ekranları adeta kültürel yönden iÅŸgal edilmiÅŸken ve herkes daha iyi Türkçe öÄŸrenme yerine daha iyi Ä°ngilizce öÄŸrenmeye özenirken bu çaÄŸda Türkçeyle ilgilenmek de nereden çıktı diye düÅŸünenler olabilir. Olsun!
Bizler; Toroslarda yaÅŸasak da çaÄŸdaÅŸlaÅŸmanın önemini bilen, modern hayatı tanıyan, bilime ve teknolojiye inanan; yeniliklere, deÄŸiÅŸime açık insanlarız. Ancak yine inanıyoruz ki ilerleme ve deÄŸiÅŸim, bozulma ve kendi deÄŸerlerinize yabancılaÅŸma demek deÄŸildir; olmamalıdır da... Ayrıca kendi kültürüne yabancı kalarak evrensel kültürü anlamak mümkün deÄŸil. Üstelik dünyadaki kültürel deÄŸerlere katkı yapacak zengin bir kültürümüz var. Böyle bir ülkede yaÅŸadığımızı unutmazsak dilimize ve kültürel deÄŸerlerimize sahip çıkmakta zorluk çekmeyiz.” Zaten kendi kültürünüzü özümsemeden evrenseli yakalamak olası deÄŸildir.
Sözü; söz ustalarına, ÅŸairlere bırakırken sabırla dinlediÄŸiniz ve böyle bir etkinliÄŸe zaman ayırdığınız için hepinize teÅŸekkür ediyorum.
Ana dili tadında sevgiler ve saygılar sunuyorum.
Mustafa Koç