HİLAL GAZETESİ'nin Mustafa Koç'la yaptığı röportaj
ANTALYA’NIN EĞİTİM MARKASI
Sizi taniyabilir miyiz?
Manavgat, Ahmetler köyünde doğdum. Evliyim, iki oğlum, bir de kızım var. İlkokulu köyümde okudum. Önce Aksu öğretmen Okulunu bitirdim. Daha sonra da bir dizi sınavla girilen Ankara Gazi Eğitim Pedagoji (Eğitim) bölümünü birincilikle kazandım, yüksek öğrenimi parasız yatılı olarak okudum. İlköğretim Müfettişi, Rehber Öğretmen, Rehberlik Araştırma Merkezi Müdürü ve Eğitim Uzmanı olarak çalıştım. Burdur’da ilköğretim Müfettişiyken görevimden istifa ederek dershaneye geçtim. Dershane yıllarımda hem Rehber Öğretmen hem de yan branşım Türkçe öğretmenliği yaptım. Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Başkanlığı tarafından onaylanan Dersimiz Türkçe kitabını da o yıllarda yazdım.
Kaç senedir eğitim sektöründesiniz? Sektöre giriş serüveninizi anlatır mısınız?
İlkokuldan sonra 11 yaşındayken Öğretmen Okuluna kaydoldum. Bu nedenle çocukluğumdan beri eğitimin içinde sayılırım, desem yanlış olmaz. İlköğretim Müfettişi olarak çalışırken istifa edip 1980 yılında dershane sektörüne geçtim. Antalya’da 4 şubesi olan Güneş Dershanelerinin kurucusuydum. Şehrimizde ilk kez ilköğretim dershaneciliği Güneş’le başladı.
Öğrencileri sınavlara hazırlama ve okula destek anlamında çok büyük başarılar elde ettik. Güneş Dershaneleri ilköğretim dershaneciliğinde sadece Antalya’da değil, ülke genelinde de tanınmaya başlamıştı. 2015 yılında özel dershaneler kapatılınca önümüzde iki seçenek kaldı: Ya sektörden çekilecektik ya da okullaşma yoluna gidecektik. Biz birikimlerimizi çöpe atmamak adına ikinci yolu seçerek Güneş Kolejini açtık.
Güneş eğitim Kurumları, 35 yıl içinde Antalya’ya ait bir eğitim markası oldu. Artık dershaneler yok, ama biz deneyimlerimizi okulumuza taşıyarak bu alanda kalıcı izler bırakmak istiyoruz. Okul işletmeciliğine hızla uyum sağladığımızı düşünüyorum. Kendimize özgü bir çizgi geliştirerek markamızın değerini “butik” okulculukta da artırmak istiyoruz. Çocukları tanıyoruz, insanımızı, aileleri ve onların eğitimden beklentilerini biliyoruz.
Bunca yıldan sonra ve okullarımıza gösterilen ilginin giderek artması nedeniye özellikle şunu söylemem gerekiyor:
40 yıldır “Güneş” adına gösterdikleri ilgi, güven ve destek için bütün Antalyalılara şükranlarımızı sunmak istiyorum. Onların güveniyle bugüne geldik. Şimdi eğitim adına daha iyi şeyler yaparak Antalyalılara borcumuzu ödeme vaktidir.
Sektörün şu anki durumu hakkında bilgi verir misiniz? Sistemde değişmesi gerektiğini düşündüğünüz konular var mı? Varsa anlatır mısınız?
Türkiye’de eğitim konuları hep bir türlü çözülemeyen sorunlarla gündeme geliyor. Genel olarak devlet okullarında ve öğretmen yetiştirme sisteminde bir gerilemeden söz ediliyor. Yıllardır istikrarlı bir Sınav Sistemi kurulamadı. Neredeyse her yıl sistemde değişikliğe gidildi. Okulların daha verimli işler yapabilmesi için bu sınava odaklı sistemden ve sürekli tartışılan alanlardan çıkılması gerekiyor.
Devlet, dershaneleri kapatırken çeşitli vaatlerle onları özel okul açmaya teşvik etti. Bir takım teşvikler, arsalar, okul binaları vaat edildi. Başlangıçta bir miktar öğrenciye devlet teşviği verilerek özel okul öğrencilerinin artmasına katkı yapılsa da hem diğer vaatler tutulmadı hem de bu yıldan başlayarak devlet teşviği kaldırıldı.
Oysa özel öğretime verilen desteğin kaldırılması değil, artırılması gerekiyor.
“Bu destek neden artırılsın?” diye sorabilirsiniz. Anlatayım.
Bir kere özel okullar Türk Milli Eğitim sisteminin içinde ve tamamen devletin denetiminde işleyen eğitim kurumlarıdır. Özel okullarda da tıpkı devlet okullarında uygulanan müfredatlara göre eğitim verilmektedir. Sonuç olarak özel okullar, devletin parasız yapması gereken zorunlu eğitime destek olmaktadır. Bu kurumlara üvey evlat muamelesi yapılmamalıdır. Devlet okulunda ne yapılıyorsa özel okullar da onu yapmaya çalışıyor.
Ayrıca çocuklarını özel okullarda okutan veliler gerçekte bu ülkenin kahramanları sayılır. Çünkü devletin yapacağı işi para ödeyerek kendileri üstlenmektedir. Bu nedenlerle devlet, bir yandan da öğretmen ve personel çalıştırarak istihdam yaratan özel öğretim kurumlarına biraz daha yakın durmalı ve bu kurumların yaşamasına destek olmalıdır.
Bazı lüks tüketim mallarının vergi ve KDV muafiyeti varken eğitime destek olan kurumlardan yüksek vergi alınmasını doğru bulmuyorum. Otellere, turistik alanlara sahillerden, orman alanlarından arsalar tahsis edildiğini herkes biliyor. Özel öğretimin gelişmesi için okullara da buna benzer imkanlar tanınması gerektiğini düşünüyorum.
Son beş yılda özel okul sayısında hızlı bir artış olsa da özel öğretimin Türkiye genelindeki oranı gelişmiş ülkelerin oldukça altında. Ülkemizde öğrencilerin sadece yüzde 8’i özel okullarda okuyor. Vergi ve SGK desteğiyle, yukarıdaki öneriler geliştirilirse veliler çocuklarını daha iyi koşullarda, daha uygun ücretlerle okutabilir. Böylece özel okullar artar ve devletin eğim yükü biraz daha azalır.
Antalya özelinde özel okul sayısı büyük ölçüde Türkiye ortalamasının çok üstündedir. Bütün kurumsal markalar, büyük sermayeli işletmeler eğitim sektörüne girmektedir. Bu durum elbette şehrimizin eğitim kalitesini artıracaktır. Bunun dışında son birkaç yılda sektöre çokça “butik” okullar katılmaktadır ve bu süreç devam etmektedir.
Eğitimde asıl sermayenin para değil bilgi olması gerektiğini düşünüyorum. Mahalle kolejlerine dönüşen butik okulların kurumsallaşmaları ve ekonomik koşullarla daha iyi rekabet edebilmeleri için onların da eğitim kalitesini artıracak önlemler almalarını tavsiye ediyorum.
Size göre "Egitim" nedir?
Eğitimin bir tek tanımı yok. Ancak eğitimin tanımı nasıl yapılırsa yapılsın eğitimden beklentiler, zaman içinde değişebiliyor. Çünkü her şey hızla değişiyor. Çağ değişiyor, insan değişiyor, insanın ilgi ve ihtiyaçları değişiyor, çocuklar hızla değişiyor. Eğitim de değişmek zorunda. Eski eğitimciler, kendi çağlarındaki bireye göre tanımladı eğitimi. Şimdi eski bakış açılarımızla eğitimi tanımlamaya kalkarsak eksik olur. Eski kalıplar, artık yeni kuşakların eğitimini anlamamıza yetmeyebilir. Eğitimin işlevi zamana göre, bireye ve ihtiyaca göre değişebilir.
Bireyin değişimine yol açan bir etkilenmedir eğitim. Ama eğitim sadece okulda verilen bir hizmet değil. İnsan oğlu yaşam boyu etkileşim altındadır. Bu nedenle öğretimle birlikte düşünüldüğünde yaşam boyu eğitiliyoruz.
Eğitimin genel tanımı bireyin belirlenmiş kalıplara göre değişmesi ve genel tanımıyla bireyde “istendik davranışlar geliştirme süreci” olarak bilinir. Doğrudur, ama eğitimin bu amaca ulaşması için artık yeni yöntemler geliştirmeye de ihtiyaç var. Günümüzün çocuklarını istediğimiz kalıplara sokmanın o kadar kolay olmadığını görüyoruz. Eğitimi yeniden planlamayı düşünürken biraz da bu açıdan bakmalıdır.
Günümüz eğitimcileri X, Y ve Z kuşaklarından söz ediyor. Öyleyse kuşaklar arasındaki hızlı değişime bakarak Mevlana’nın dediği gibi yeni kuşakların eğitimi için “artık yeni şeyler söylemek” de gerekiyor.
Eğitim bireyleri bir meslek sahibi yapma mıdır yoksa onlara durmadan değişen yeni bilgiler yükleme işi midir? Ya da eğitim bireyi her eline geçirenin kendi tasarımlarına göre biçimlendirmesi midir? Yoksa eğitim, bütün bunların dışında bireyin “kendi” olmasını sağlamak, becerilerini ortaya çıkarmak ve ona hayatın sorunlarını çözerken işine yarayacak araçlar kazandırmak mıdır? Acaba bunların hepsi midir?
Bana göre eğitim insanın güçlü yanlarını ortaya çıkararak özgüven kazandıran ve hayat mücadelesinde onun elini güçlendirmeye yarayan düşünme ve beceriler bütünü olarak tanımlanabilir. Bu da her kişiye göre değişen bir eğitim anlayışını gerektiriyor. Aksi takdirde çocukları sınırsız bilgi yüklemesiyle doldurmak, eğitimden çok öğretim anlamına gelir. Oysa okullar, evet bilgi de verecektir ama okul olmanın asıl işlevi çocukta yaratacağınız değişim ve gelişmeyle ona vereceğiniz eğitim olmalıdır. Çocuklar artık, bilgiye her yerden ulaşabilir; ama her yerden doğru eğitim alamaz. Okullardaki müfredatların artık bu çağa ve bu çağın çocuklarına göre yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Verdiğiniz eğitimle çocukların hayatını kolaylaştıracak, dünyayı anlayacak, yaşadıklarını sorgulayacak beceriler veremiyorsak 18 milyon öğrencimiz var diye öğünmemizin hiçbir anlamı kalmaz.
Kurumunuzun eğitim ve öğretim prensipleri için neler söyleyebilirsiniz?
Bütün okulların kulağa hoş gelen “misyon, vizyon” hedefleri vardır. Bunlar gerçekten yüksek hedeflerdir ve yüksek ideallerdir. Ama önemli olan sadece yüksek hedefleri olmak değil, bunu uygulayıp yaratabilmektir. Bizim de kulağa hoş gelecek çok güzel hedeflerimiz var. Ancak gördük ki bu hedeflere ulaşmak için herkesin çok yol alması gerekiyor. Kurumsal okulların, beş yıldızlı otel havasındaki ihtişamıyla eğitim öğretim prensiplerini bir tutmamak gerekiyor. Doğru yapılanma olmadan o hedeflere ulaşmanın zor olduğu kanısındayım. Bu nedenle biz kendi ideallerimize, hayallerimize ulaşmak için önce öğretmen yapılanmasından başlamak gerektiğine inanıyoruz.
Açıldığımız günden beri uymaya çalıştığımız ilkemiz, “öğrenci merkezli bir okul” olmaktır. Çünkü sadece öğretmenin aktif olduğu “öğretmen merkezli” eğitimle bugünkü kuşakları eğitmek kolay değil. Eğitimdeki hedeflerine ulaşmak için önümüzdeki en büyük engelin bu olduğunu vurgulamak istiyorum. Çok yetenekli arkadaşlarımız var, şüphesiz bütün okullarda da çok değerli meslektaşlarımız var. Ama inanıyorum ki eğitimin motoru öğretmen. “Öğretmen merkezli” anlayışla yetişen öğretmenlerle de “öğrenci merkezli” eğitim yapmanın o kadar kolay olmadığını gördük. Bu nedenle öğretmenlerimizi bu anlayışa göre seçmeye ve yola çıktığımız arkadaşlarımızı bu yönde geliştirmeye çok önem veriyoruz. Çocukları değiştirmek için öğretmenleri geliştirmek gerektiğine inanıyoruz. Bunu başardığımızda gerisi hiç de zor olmayacaktır.
Ders araçlarının geliştirilmesi, teknolojinin kullanılması da bizim vazgeçilmezlerimizdir. Eğitimi sadece sınıfta gerçekleşen bir süreç gibi düşünmemek gerektiğini biliyoruz. “Bizim için her yer dersliktir.” Anlayışıyla öğrencilerimize değişik ortamlarda öğrenme fırsatı sunmayı çok önemsiyoruz. Kendimizi geliştirmeye ve çocuklarla birlikte öğrenmeye kararlıyız. Çünkü endüstri 4.0’ın, yapay zekanın ve STEM’in konuşulduğu bir dünyada yeni şeyler öğrenmeden yeni kuşakları değiştirmenin kolay olmadığını biliyoruz. Bu nedenle bizler de durmadan öğreniyoruz, öğretmen seminerleri ve kulüplerle okulumuzda kendimize özgü bir okul kültürü yaratmaya çalışıyoruz..
Çocukların kişisel yetenek ve becerilerinin geliştirilmesi adına ne gibi faaliyetler düzenliyorsunuz?
Güneş Kolejinde öğrencilerin okulda ve derslerde daha çok rol almalarına önem veriyoruz. Bir enstrüman çalabilen, güzel şarkı söyleyen, jimnastik ve sportif beceri gösteren, iyi şiir okuyan, güzel yazı yazan, unutulmaz fotoğraflar çeken ve zihinsel becerileri yüksek olan çocukları ortaya çıkarıp onlara törenlerde kendilerini tanıtma fırsatı veriyoruz.
Her öğrencinin özel yeteneklerini ortaya çıkaracak atölye, drama ve kulüp çalışmalarıyla önce çocuğu tanımaya özen gösteriyoruz. İlkokul dönemi onları tanımak için çok önemli. Bu dönemde ortaya çıkan sportif, sanatsal ve zihinsel becerileri, özellikle 4. Sınıftan sonra ailenin de desteğiyle geliştirecek çalışmalara yer veriyoruz. Müzik, spor ve zihin becerileri yüksek olan öğrencilerin ortaya çıkarılması ve geliştirilmesi en büyük hedeflerimizdendir. Öğrencinin ilgi ve becerileri arasında bir bağ varsa zaten işimiz kolaylaşıyor.
Öğrencilerinizi sınavlara nasıl hazırlıyorsunuz? Bu konuda yaptığınız çalışmalara değinebilir misiniz?
Dershane kökenli bir okul olduğumuz için velilerde sınav hazırlık beklentisi daha yüksek oluyor. Biz, sadece sınav odaklı bir okul olarak anılmak istemesek de özellikle 7. ve 8. sınıflarda sınava dönük çalışmaları artırıyoruz. Her hafta sonu konulara paralel deneme sınavları yapılıyor. Cumartesi günleri öğleye kadar yapılan çalışmalar tamamen sınav hazırlığıyla ilgili. 4 saatlik sürede konu tekrarları yapılmakta, eksikler tamamlanmakta ve Deneme Sınavları uygulanmaktadır.
Her derste temel kavramların kazandırılması yanında çok iyi işleyen bir Öğrenci Takip Sistemiyle her öğrenci izlemeye alınıyor. Geliştirilen bu sistemle öğrencinin haftalık deneme sınavlarında ve konu testlerinde aldıkları puanlarla, başarı haritaları ve grafikleri çıkarılıyor ve interaktif olarak aileyle anında paylaşılıyor. Bu takip ve izleme programı, öğrencilerin motivasyonlarını sürekli yüksek tutuyor ve çalışma alışkanlıklarını değiştiriyor. Başarı grafiğinde düşme görülen öğrenciler bire bir etüde alınarak eksikleri tamamlanıyor.
Sizce özel okul hangi kriterlere göre seçilmeli?
Özel okul sayısı çoğalınca velilerin okul seçenekleri de artıyor. Özel okul seçerken birçok velinin daha çok, ücretlere; birçoğunun da okulun fiziksel imkanlarına değer verdiği anlaşılıyor. Ancak bunun bazen aldatıcı olabileceğini de düşünmek gerekiyor. Elbette fiyatlar da önemlidir ama ücreti çok yüksek bir okulun o çocuğa ve o aileye göre en uygun okul olmasını da gerektirmez.
Yine de okul seçerken velilerin dikkat etmesi gereken ölçütler olması gerekir:
Eğitim öğretim işlerinin en önemli unsuru öğretmendir. Bazen sadece deneyim, iyi bir öğretmen olmanın ölçütü olmayabilir. Ancak çocuğunun dersine girecek öğretmenleri tanımalı ve onları dinlemeli.
Çocuğun psikolojik yapısı, okullarındaki sosyal çevre ilişkileri ve çocuğun mutlu olacağı bir ortam belki de daha belirleyici bir faktör sayılır.
Bana göre elbette önemli ancak yılda 3-5 kere girebileceği bir yüzme havuzu, okul seçiminde belirleyici olmalı mıdır, bilemiyorum.
Veli; çocuğunun dersine girecek öğretmeni, okulun eğitim atmosferini, okulun fiziksel imkanlarını, kullanılan araç gereçleri, teknolojik alt yapıyı ve çocuğa, aileye, eğitime bakış açısını öğrenmeden sadece ücrete odaklanırsa bu bilinçli bir seçim yapmış olmaz.
Güneş Koleji'nin değerleri nelerdir? Diğer okullardan farklı olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Yıllarca ilköğretim öğrencileriyle çalışmış bir gelenekten geldiğimiz için bu dönemde eğitimin ana unsurunun sevgi olduğunu düşünüyorum. Bizim okulumuzun anayasasının birinci maddesi çocuğa değer vermek ve sevildiğini hissettirmektir. Sevildiğini bilen çocuk mutludur. Bütün okulların bunu yapmaya çalıştığını düşünsem de biz velilerimizin okulumuz için koyduğu ismi slogan olarak kullanıyoruz. Güneş Koleji, Mutlu Çocuklar Okuludur. Çünkü mutlu çocuk öğrenir, mutlu çocuk özgüven kazanır.
Bunun dışında sağlam bir İngilizce temeli vermeyi çok önemsiyoruz. Olmazsa olmazımız, iyi bir yabancı dil eğitimidir. Anasınıfından başlayarak yoğunlaştırılmış İngilizce dersleriyle okulumuzu bitiren her öğrencinin bir dili üst düzeyde konuşabilmesi için büyük çaba sarf ediyoruz. Ayrıca okulumuzda; 5. Sınıflar, İngilizce Hazırlık okuyor. Bir yıl boyunca ağırlıklı İngilizce programlarıyla konuşma pratiğine dayalı, kalıcı dil eğitimi veriyoruz.
Öğrencilerimizin sanat alanlardaki becerilerini öne çıkarmakta önemli deneyimler kazandık. Hayatında ilk defa kişisel sergisini açan anlarca öğrencimiz var. Müzik ve spor dallarında yeteneklerin ortaya çıkarılması ve geliştirilmesi temel amacımızdır.
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra eğitimde neler değişti?
15 Temmuz hain darbe girişiminin önlenmesi ülkemiz için bir dönüm noktası olmuştur. 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki güçler ülkemize yönelik gizli amaçlarını her zaman çeşitli yollarla gerçekleştirmeye çalışmıştır. Sevr’den bugüne o anlamda değişen bir şey yok. Bize göre global güçler, Sevr’de yapamadıkları işgal ve parçalanmayı 15 Temmuzda da yapmak istemişler ama bunu başaramamışlardır. Biz, bütün bu planlara karşı toplumun bütün katmanlarını kucaklayacak bir anlayışla birlik ve bütünlüğümüzü korumalıyız diyoruz. Bu ülkenin değerlerine sahip çıkarak Atatürk’ün çizdiği yolda ilerlemeliyiz. Kalkınmış, eğitimli ve büyük bir Türkiye’yi ancak böyle yaratabiliriz.
15 Temmuz öncesinde ülkenin bütün kurumlarını olduğu gibi eğitim kurumlarını da etkisi altına alan yapılanma eğitim hayatımıza büyük zararlar vermiştir. Şimdi birlik ve bütünlüğümüzü koruyarak eğitimdeki gerilemenin önüne geçmek zorundayız.
Eğitim sektöründe öne çıkan trendler nelerdir?
Yeni dünyanın gündeminde yeni insan tipini yaratmak ve dünya vatandaşlığı fikrine uygun bireyler yetiştirmek var. Şimdi artık yapay zekanın, STEM’in ve Endüstri 4.0’ın konuşulduğu bir dünyada yaşıyoruz. O zaman çocuklarımızı eğitimle bu değişime hazırlayacak dönüşümü yapmak zorundayız. Eski eğitim kalıplarını kıramazsak ülke olarak yeni yüzyılı kaçırma riskimiz vardır. Ders kitaplarından öğretmen yetiştirmeye kadar her şeyin gözden geçirilmesi gerektiğini hepimiz bilmeliyiz.
İş ve özel hayat arasındaki dengeyi nasıl koruyorsunuz?
Hayatının büyük bölümünü eğitimin içinde geçirmiş biri olarak diyebilirim ki severek yaptığınız iş sizin özel hayatınızı da biçimlendiriyor. Bu nedenle çocuklarla geçen okul yaşamı belki de bizler için bir özel hayat haline dönüşüyor. Mutlu bir meslek hayatım olduğunu söyleyebilirim. Çocuklarla birlikte geçirdiğiniz yıllar sizi hayata bağlarken onlarda yarattığınız değişimden de çok mutluluk duyuyorsunuz. Çocuk yaştayken 17 yaşımda atıldığım bu mesleği ben çok sevdim.
Güneş Koleji şu an eğitimde hangi noktadadır? Bilgi verir misiniz?
- yılımızda okulumuzun her yıl gelişerek hayal ettiğimizden daha iyi bir yere geldiğini görüyoruz. Çünkü bizler de öğreniyoruz ve kendimizi geliştirmekten asla vazgeçmiyoruz.
Özenle seçilen öğretmenlerle, teknolojik alt yapıyla, laboratuvarlarımız ve çocuk merkezli eğitim anlayışımızla her yıl bir adım daha ileri gitmenin heyecanı içindeyiz. Zorluklar, sorunlar daima olacak ama onlarla baş etme becerisi kazanarak daha iyiye ulaşacağımıza inanıyorum.
İlkokulda çocukları keşfederek ortaokulda onları yönlendirmeyi ve değiştirmeyi hedefliyoruz.
Yabancı dil eğitimine verdiğimiz önemin karşılığı olarak çok sayıda öğrencimizin uluslararası Cambridge Sertifikası aldığını, okulumuzun Cambridge sınavları için Sınav Merkezi seçildiğini ve öğrenci oranına göre Antalya’da en çok uluslararası Cambridge sertifikası alan okul olduğumuzu da söylemeliyim.
Güneş Kolejinin bir Dil Okulu gibi algılanmasını sağlayacak bazı projeler geliştiriyoruz.