GÜLSÜM NÄ°NENÄ°N DUALARI
Ya da MUSKACI MUSTA'FENDÄ°
Mustafa KOÇ
Ahmetler'de ilk yılımdan hoş bir anı...
(Bu yazı, internet ortamında yapılan bir yarışmada 3.‘lük ödülü aldı.)
ÖÄŸretmen okulunu bitirdiÄŸim yıl, Manavgat'ın yakınında bir köye atanmıştım. Ancak Ahmetler'de öÄŸretmen yoktu; bu yüzden dersler boÅŸ geçiyordu. Ya öÄŸretmen sayısı yetmedi ya da atanan öÄŸretmenler uzak diye gitmek istemiyor, görev yerini deÄŸiÅŸtiriyordu.
Yeni bir atamanın yapılamayacağı anlaşılınca Manavgat ilköÄŸretim Müdürü Bekir Ünal Hocam, yıl ortasında beni çağırdı; "Ahmetler'e gider misin?" dedi. Köyümün çocukları öÄŸretmensiz kalmasın diye düÅŸünmeden ve seve seve kabul ettim.
Altı sene önce bitirdiÄŸim okuluma henüz 17 - 18 yaşımda öÄŸretmen olarak dönmek çok güzel bir duyguydu. Kendi çocuklarımıza eÄŸitim verecektim. Henüz çok gençtim ve ayrıca öÄŸrencilerimden çoÄŸu adeta çocukluk arkadaÅŸlarımdı.
ÖÄŸretmen okulu çıkışlı olduÄŸum için idealist bir öÄŸretmen olarak yetiÅŸmiÅŸtim. Çünkü çocukluÄŸumdan beri öÄŸretmen olmak istiyordum ve Aksu'da bizi idealist bir ruhla mesleÄŸe hazırlamışlardı. Manavgat'a yakın bir ova köyünde rahatıma bakmak varken "dağın başındaki yokluÄŸu ve yoksulluÄŸu" tercih ettim.
Ahmetler'de büyük bir özveriyle ve severek çalıştım. Burada çalıştığım yılları, gerçekten meslek hayatımın en güzel iki yılı olarak hiç unutmuyorum. Çünkü köyümü, köylülerimi çok seviyordum; çocukları da çok sevmiÅŸtim. Yalan deÄŸil ya onlar da beni sevdiler.
Belki de daha sonraki meslek hayatımda yaptığım iÅŸi sevmemde onların da payları var. Henüz 18 yaşında bir çocukken aldığım sorumluluk sırasında köylülerimin bana verdiÄŸi deÄŸerin, desteÄŸin ve moralin de bunda etkisi oldu. Çünkü mesleÄŸimi ve çocukları daima çok sevdim.
Ä°ÅŸte bu duygularla çalışırken bir ilkbahar sabahı okul lojmanına Gülsüm Ebem çıka geldi. Bizim köyde nineye "ebe" dendiÄŸi için ben de "büyük anne" yerine "ebe" demeyi tercih ettim. Gülsüm Ebe, o zaman 50-60 yaÅŸlarında ufak tefek, sevimli, narin bir kadındı. 150 cm boyu var mıydı bilemiyorum. Ayrıca o; Kara Osman lakaplı Osman Koç'un öz; Ali Onbaşı lakaplı Ali Koç'un da üvey anasıdır.
Gülsüm Ebe ki eski zamanlarda köyümüzde ve bütün bölgede Deli Ali olarak ün yapmış ve Efe olarak tanınan güçlü kuvvetli biraz da ele avuca sığmayan bir oÄŸlanın anası. Henüz cumhuriyetin ilan edilmediÄŸi, Osmanlının son dönemlerinde ortalarda eÅŸkiyalar dolaşır, köyleri eÅŸkiyalar basarmış. Ä°ÅŸte bu Ali Efe sayesinde Ahmetler'e eÅŸkiyaların uÄŸrayamadığını duyardık.
Gülsüm Ebe, Kara Osman lakaplı Osman Koç'un öz; Ali Onbaşı lakaplı Ali Koç'un da üvey analarıdır.
Sabahın erken saatinde Gülsüm Ebemi buyur ettim. Oturdu ve hemen söze girdi:
"Ay oÄŸlum" dedi; "Senin için köyde çok iyi bir hoca diyorlar. Ne olur bana bir muska yapıver, her yerlerim aÄŸrıyor, dün gece sabaha kadar yatamadım. Sana dualar ederim."
Bir an için düÅŸündüm. Bu, benim yapacağım iÅŸ deÄŸil; ama bu duygularla kapımı çalan yaÅŸlı kadına ne demeliyim; o anda ÅŸaşırdım kaldım. Bir yandan onu oyalarken diÄŸer yandan "Acaba ne yapmalıyım, nasıl davranmalıyım?" diye düÅŸünüp duruyordum:
“Åžimdi ben büyük bir umut ve beklentiyle okula çıkıp gelen yaÅŸlı kadına; “EbeciÄŸim, muska yapmak benim iÅŸim deÄŸil.” desem ne faydası olacaktı. Ya da çok mekanik bir düÅŸünceyle; “O aÄŸrılar muskayla geçmez, gel seni doktora götürelim.” desem doktor nerde? Hele hele, “EbeciÄŸim bunlar hurafe, böyle ÅŸeylere inanma, biraz üÅŸütmüÅŸ olmalısın, kendini soÄŸuktan koru, gel sana bir sıcak ıhlamur içireyim.” desem bana kim inanır.”
Bu düÅŸünceler kafamda dolanırken onun umutlarını kırmamak için o anda karar verdim, ebemi elini boÅŸ çevirmemeliydim:
Büyük bir kararlılıkla:
“Tamam ebeciÄŸim, otur ÅŸuraya. Merak etme ben sana bir muska yapayım, hiçbir ÅŸeyin kalmaz.” deyiverdim. Yüzü güldü;
“Allah senden razı olsun oÄŸlum.” dedi.
Hemen ince uzun bir kağıt hazırladım. Sevgili babamın da önermesiyle kendi kendime Kuran yazısını biraz öÄŸrenmiÅŸtim. EÄŸer eski yazıyı bilmeseydim yine aynı ÅŸekilde davranırdım; muskayı Türkçe yazardım. Çünkü Allah’ın Türkçe’yi de anlayacağından ÅŸüphem yoktu ki… Ama muskayı kuran yazısıyla yazacaktım.
3-4 cm eninde ince uzun bir kağıt kestim. Kağıdın üstüne saÄŸdan sola doÄŸru, eski yazıyla ama Türkçe olarak hiç unutmadığım ÅŸu cümleleri yazdım:
“Bismillahirrahmanirrahim. Allahım, Gülsüm ebenin aÄŸrılarını dindir; ona saÄŸlık ve ÅŸifalar ver. Onu mutlu et, onu hastalıklardan ve her türlü belalardan koru. Sen esirgeyensin. Amin…”
Yazı bitince üst köÅŸeden üçgen gibi katlayarak muskayı bitirdim. Ama içim o kadar rahatladı ki; büyük bir inançla, güvenle, biraz da gururla elimdeki katlı kağıdı bir bez parçasına sararak Gülsüm Ebeye uzattım.
“EbeciÄŸim, bunu üstünde taşı; Allah saÄŸlık ve ÅŸifalar versin sana. Merak etme iyileÅŸeceksin.” dedim.
Onun ne kadar mutlu olduÄŸunu tarif edemem. Sevinerek kalktı ve dualar okuyarak çıkıp gitti.
Aradan iki gün geçtikten sonra yine sabahın erken vaktinde kapım çalındı. Açtım; Gülsüm Ebeydi. Aslında üstüme düÅŸen görevi yapıp olayı unutup gitmiÅŸtim.
“HoÅŸ geldin, gir içeri, nasılsın, nasıl oldun ebe?” dedim.
Güler yüzüyle bana baktı ama içeri girmedi. Elinde beyaz bir beze sarılı küçük bir paket vardı.
“SaÄŸol oÄŸlum, hemen döneceÄŸim.” dedi. "Sana, “Allah senden razı olsun.“ demek için geldim. Åžuncağızı da al ama az deme.” diyerek elindeki paketi elime tutuÅŸturdu. Fazla beklemedi; sonra ÅŸunları söyleyerek kapıdan döndü;
“Senin yaptığın muskadan sonra her tarafım iyileÅŸti; aÄŸrılarımın hepsi dindi. Dün gece rahat bir uyku uyudum. Ellerin dert görmesin; Allah ne muradın varsa versin…”
Okuldan aÅŸağı doÄŸru giderken arkasından baktım. O kadar mutluydu ki… Paketi açtım; 7-8 tane tereyaÄŸlı, peynirli katmerdi. Burada ona “bükme” deniyor. Ne diyeceÄŸimi ÅŸaşırmıştım; ama yalan deÄŸil ya derin bir sevinç duydum.Hayatımda ilk kez “muskacılık” yaptım ama iÅŸe yaradı. Bunu açıklamak için çok ÅŸey söylenecek olsa da bir gerçek vardı: Adım Muskacı Musta'fendi'ye çıkmasa da Gülsüm Ebe iyileÅŸmiÅŸti ve benim yazdığım muskayla iyileÅŸtiÄŸine inanıyordu.
Ben de onun dualarını almıştım. Ne zaman bir zorluÄŸu yensem, bir güçlüÄŸün altından kalksam daima bunun öteki insanlara karşılıksız olarak verdiÄŸimiz manevi yardım ve destek nedeniyle; onlardan aldığımız manevi gücün etkisiyle olduÄŸuna inanırım.
Gülsüm Ebemin bükmelerini ve dualarını hala hatırlarım.
Not:
Ä°nternet üzerinden yapılan bir anı yarışmasında bu anıya 3.'lük ödülü verildi.
Ödülü sevgili meslektaşım Müzik ÖÄŸretmeni Naima Yıldız'dan almak da benim için ayrıca çok deÄŸerliydi. TeÅŸekkürler...