Yaşasın Eşitlik
65 YAŞ ÜSTÜ ve 68 KUŞAĞI
Korona Virüs Salgını Pandemi’ye kadar kaç yaşımda olduğumu bilmiyordum. Bir bakıma Pandemi, hepimize yaşlarımızı da öğretti. Çünkü Kovid-19 salgını nedeniyle hayatımıza “65 yaş üstü” kavramı da girdi. Bu yüzden onlar artık kaç yaşında olsalar da “65 yaş üstüyüm” demeye başladı.
Pandemi’den korunma önlemleri arasında en çok öne çıkan da işte bu yaş dönemindeki insanlar oldu. Sokağa çıkma yasakları onlarla birlikte başladı. Salgının yayılması önlenemeyince bunu diğer yaş aralıklarına da uygulamaya başladılar. Ama bu uygulamanın 65 yaş üstünü mü yoksa diğerlerini mi koruma amacıyla başlatıldığı ise pek anlaşılmadı. Neyse ki aşılamaya onlardan başlayarak belki de bir tür özür de dilenmekte.
Dünyaca ünlü şairimiz Ataol Behramoğlu, 65 yaş üstü için uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasının anayasanın ve temel insan haklarının eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirterek uygulamanın durdurulması talebiyle dava açmış.
Behramoğlu, yaptığı açıklamada, kısıtlamanın bilimsel bir gerekçesi olmadığını vurgulayarak, “Başka hiçbir ülkede böyle bir uygulama yoktur. Bir grup insanın bu keyfi uygulamayla yaşam haklarını sınırlamak haksızlıktır. Üstü örtülü olarak da olsa, ‘zaten şunun şurasında ne kadar ömrünüz var, dışarıda ne yapacaksınız, oturun oturduğunuz yerde’ demektir. Evde oturma döneminde bu yaş gruplarından insanlar arasında Kovid’den ölümlerde eksilme olmadığı gibi normal ölümlerinde artış olduğundan kuşku duymuyorum” dedi. 65 yaş ve üstü yurttaşların, yöneticilerin oyuncağı olmadığını belirten Behramoğlu, “Bu yaş gruplarından insanları, lütfedilip izin verilen saatlerde topluca gördüğümde, yalıtılmış, toplum dışına atılmış görünümleri beni üzüyor” ifadelerini kullandı.
***
Kovid-19’la mücadelede sokağa çıkma yasağı, bilinen nedenlerle toplumun bütün kesimlerine uygulanamadığı için salgının hesabı adeta 65 yaş üstüne yıkılmakta. Oysa belki bu yasak ayrım gözetilmeden herkese uygulanabilse hem adalet sağlanıp anayasanın eşitlik ilkesine uyulacak hem de salgınla mücadelede birçok ülkede olduğu gibi daha kolay yol alınacak.
Bizde olduğu gibi birçok ülkede sokağa çıkma yasağıyla maske ve mesafe kuralları uygulanmaya başladığında İngiliz Kraliçesiyle yan yana fotoğrafımı koyup “İşte sonunda hepimiz eşitlendik” diye paylaşmıştım. Ne var ki şimdi sadece 3 saat izinle sokağa çıkabilen bu yaş grubunda olduğumuz için bu eşitliğin bizim aleyhimize bozulduğunu düşünüyorum.
Bu yaş grubuna girsem de bu dönemde yasaklardan fazla etkilenmeyeceğim yerlerde yaşama olanağı buldum. Bu nedenle kendi adıma bir şey söylemek istemem. Üstelik bu eve kapanmayı kısmen fırsata da çevirdiğimi söyleyebilirim. Bu dönem bana yazmakta olduğum bir iki kitabı bitirme fırsatı da verdi. Ancak kentlerde bir tür ev hapsine atılmış gibi yaşayan, bu ülkenin en üretken, en dayanıklı kuşağına karşı biraz da haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Bu kuşağın büyük kitlesi 68 kuşağı. Bu toplum belki daha dinamik, daha üretken ve daha çalışkan kuşaklar yetiştirecektir ve yetiştirmelidir. Ancak şimdi 65 yaş üstü diye ayrıştırıldığına inanan bu kuşak; her şeyden önce büyük bir kitlenin annesi, babası ve aile büyükleridir. Sonra da özellikle vurgulamak gerekirse 65 yaş üstü kuşak bu ülkenin en bilinçli, en deneyimli, en dayanıklı ve en yurtsever kuşağı olarak da biliniyor. Bütün dünyada; okullardan, üniversitelerden başlayan bu yenilikçi hareketlerde 68 kuşağı herkes için özgürlük ve eşitlik istiyordu. Böyle bir dünya kurulamasa da onlar, bir efsane kuşak olarak sosyal tarihe yazıldı.
12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbelerinin, öncelikle onları biçtiği doğrudur. Zaten darbeler her nedense en çok o ülkenin eğitimli, bilinçli kesimlerini yok etmeyi ihmal etmiyor. Bu dönemlerde gençlerin, üniversitelerin, öğretmenlerin nasıl harcandığını bilmeyenler yakın tarihe bakıp öğrensinler. Şunu bilmeliyiz ki 50 yıldır “Şu Atatürk resimlerini duvarlarınızdan indirin artık” diyen dış güçler bunu tam olarak başaramasa da “Kurtuluş Savaşında keşke Yunan galip gelseydi” diyen ve köklerini bu topraklardan almayan yeni bir kuşağı da muhtemelen onlar yetiştirdi.
Bir ülkeye düşmanlık yapmak için artık dışardan savaşçı getirmek gerekmiyor, içerden ona uygun kuşaklar yetiştirmek de bazen aynı kapıya çıkabiliyor. İşte okullardaki eğitim asıl da bu nedenle önemlidir. Sanıyorum 1948’deki Marshal Planından ve yapılan gizli anlaşmalardan sonra ülkemiz bir toplumsal laboratuvar gibi kullanılıyor ve toplumun refleksi test ediliyor. Gizli açık bir mühendislik projesiyle hepimiz bir tür laboratuvardaki deney farelerine dönüştürüldük.
Geldiğimiz noktadan geriye dönüp bakarsak 68 Kuşağını da içine alan 65 yaş üstüyle ilgili çok değişik değerlendirmeler yapıldığını görürüz. Onlar hakkında çok şey yazılıp söylendi. Romanlar, hikayeler de yazıldı. Yazarın kim olduğunu bilmediğim çarpıcı bir yazı okudum; bu yazıyı biraz da düzenleyerek burada paylaşmak istiyorum:
***
- “Bizler ilkokulda yurt bilgisi, lisede mantık sosyoloji, felsefe, divan edebiyatı okuyan nesiliz. Onun için bilgi yarışmalarında hiç joker kullanmadan yüzde 90 kazanabilen; günde 3 yazılı, 1 sözlü sınavdan geçen nesiliz.
- Biz zamanında kopya çeken, ama kopya notlarını yazarken öğrenen bir nesiliz. Biz Endonezya’nın ihracatını, Surinam’ın ithalatını bilen nesiliz.
- Biz anasını, babasını bakım evine terk etmeyen nesiliz. Babasının cenazesine tatilde olduğundan gitmeyen nesil değiliz.
- Biz kendine özgüveni olan bir nesiliz; etrafına saygısı ve sevgisi olmayan, sadece kendisi için yaşayan egoist (bencil) bir nesil olmadık.
- Sevgiyi, saygıyı, özveriyi, dostluğu, vefa duygusunu, yerine göre başkalarının yaşamı için kendi yaşam tarzından fedakarlık etmesini bilen nesiliz...
- Arkadaşlarımızın ailesini kendi ailemiz kabul eden, namus anlayışını buna göre dizayn eden nesiliz.
- Biz psikologlarla, pedagoglarla, şekillendirilen değil, psikolojik sorunlarını aile, mahalle ilişkileri içinde çözen nesiliz.
- Biz; anasına, babasına, ailesine fedakarlık yapabilen, maddi manevi kol kanat geren nesiliz.
- Biz bugün 40 yıllık arkadaşlarını köşe bucak arayan, onlarla birlikte olmaktan zevk alan nesiliz.
- Öğretmeninin elini öpmek için yarışan nesiliz biz. Semt çocukluğunu, mahalle terbiyesini, büyüklere saygıyı görmüş bir nesiliz.
- Misketi, çemberi, uçurtmayı, topacı, uzun eşeği, saklambacı, üç taşı, kaptanı, kovalamacayı, ip atlamayı, seksek oynamayı, üçgen uçurtmayı, çivili futbolu, 9 taşı, yakan topu oyun olarak bilen bir nesiliz.
- Futbolu, voleybolu, basketbolu, yüzmeyi, tüm imkânsızlıklara rağmen spor olarak yapan bir nesiliz.
- Ebeveynlerimizin öğretmenlerimize ‘eti sizin kemiği bizim’ diye teslim ettiği, öğretmenlerimizin de bu emaneti gözlerinden sakınarak koruduğu nesiliz.
- Öğretmen benim neslimin en kutsal varlıklarındandı. Lise mezunlarının bile, bugünkü üniversite mezunlarının yanında, doktora yapmış gibi göründüğü bir neslin çocuklarıyız.
- Bizim nesli küçümsemeyin, bence bizim neslimize benzemeye çalışın.”
- Bu yazıya verilen bir cevapta ise şunlar eklenmiş:
- “Evet, bizler aynen böyle yetiştirildik.
- Edebiyatı, müziği, sanatı, her şeyiyle yaşayan, yabancı ve yerli sanatçıların konserlerine gidebilen, kendi kültürümüzü koruyarak batı kültürüyle sentezlemeyi başarmış bir nesildik.
- Sinemaya, tiyatroya meraklıydık. Harçlıklarımızı biriktirip mutlaka her hafta sonu yeni filmleri, oyunları izlemeye giderdik.
- Akşamları sokağa çıkabilmek için annemize babamıza diller döker ama onları da yere göğe koyamayan bir nesildik.
- Biz arkadaşlığa inanılmaz önem veren, şimdiki gibi “kanka” olmayıp gerçek dost ve gerçek kardeş gibi olmayı başarabilen, bir ömür boyu bu arkadaşlığı kaybetmeden yaşamayı başaran bir nesildik.
- Arkadaşlarımız için sevgililerimizi bile terk edebilen insanlardık...
- Dostluk, aile, arkadaşlık kavramları bizim için her şeyden önce gelirdi.
- Ve bir meslek sahibi olmak için çok çaba göstersek de amacımız hiçbir zaman çok para kazanmak değildi.
- Bilmem ama bugün sokağa çıkma yasaklı biz amcalar, teyzeler olarak aslında gençlerin ders alması gereken, bizim deneyimlerimizden çok şey öğrenebilecekleri değerli bir nesilden geriye kalanlarız.”
Öyleyse bu neslin kıymeti bilinmeli; onları “evlere hapsetme” kararı, mahkemelere bırakılmadan çözülmelidir. Çünkü Kovid-19'u onlar yaymadı.
Özetle tamamı 68 kuşağı olan 65 yaş üstü bir kere daha özgürlük istiyor.
Not: